Saatlerce bitmeyen trafik, sayısız trafik kazası, ağzına kadar dolu toplu taşıma araçları… Standart bir gününüzde dışarı çıktığınızda ulaşımın özellikle büyük şehirler ve metropollerde artık büyük bir sorun olduğunu anlamak pek de zor değil. Öyle ki artık 1.5 saate varan yolculuklar normalimiz haline gelmeye başladı. A noktasından B noktasına gitmek o kadar da büyük bir konu olmamalı fakat uzun süredir varlığını sürdüren mevcut sistem yetersiz kalmaya başladığının sinyallerini veriyor. Ulaşımın geleceğinde ne gibi teknolojiler rol oynayacak, hep birlikte inceleyelim.
Teknoloji her alanda inovatif çözümler yarattığı gibi ulaşım ve taşıtlar konusunda da konuyu başka bir boyuta taşıyor. Yaklaşık 7-8 yıl önce otomobillerimizde ilk defa karşılaştığımız şerit takip sistemleri zamanına göre büyük bir buluştu. Şimdiyse kendi kendine sürüş yapabilen otomobillerimiz var. 5G, Li-Fi gibi haberleşme teknolojilerinin de çok yüksek hızda geliştiğini düşünürsek araç içi haberleşmenin yanında araçların kendileri arasında haberleşmesi de artık söz konusu olmaya başladı. Böylesi teknolojileri şu anki ulaşım sistemine entegre ettiğimizi düşünürsek artık trafiği sayısız bireysel aracın oluşturduğu bir karmaşadan ziyade koordine şekilde hareket eden tek bir sistem olarak nitelendirebiliriz. Böylece artık bomboş yollarda insan özensizliğinden kaynaklanan hareketlerden dolayı trafik görmeyeceğiz. Olası bir yoğunlukta araçlar kendi aralarında haberleşerek otonom bir şekilde en hızlı rotayı oluşturup oradan gitmeyi tercih edebilir. Böylesi bir sistemin en iyi yanlarından biri de sürücüyü trafikte sürüş stresinden kurtarması.
Uçan taksiler
Araçların kendi aralarında haberleşmesi ve otonom sürüş teknolojileri her ne kadar otoyol trafiğini rahatlatacak olsa da artan araç sayısı kaçınılmaz olarak yol kapasitesini aşacak ve tekrar trafiğe sebep olacaktır. Bunu öngören şirketler çoktan şehir içi ulaşımı havaya taşımak için çalışmalara çoktan başladılar. Ehang şirketi kullanıcılarını otonom hava araçlarıyla buluşturmayı amaçlıyor. Geçtiğimiz şubat ayında EH216 modeli ile ilk test uçuşlarını tamamlayan şirket otonom araçlarını her senaryoya hazırlıyor. Araçların Qatar’da düzenlenecek FIFA 2022 dünya kupasında ilk kez sivil kullanıma açılması bekleniyor.
Araçların teknik özelliklerinden bahsedecek olursak yaklaşık olarak bir binek otomobil boyutundalar. 130 km/s hıza çıkabiliyorlar ve maksimum yük ile menzilleri 35 km. Tam otonom olması aracı çok daha cezbedici yapıyor. Araç sizi istediğiniz yere götürürken manzaranın keyfini çıkarmanıza da olanak sağlıyor.
Yaşanılabilir bir gelecek
Ulaşımın sisteminin tek sorunu yoğun trafik değil maalesef. Global boyutta düşünüldüğünde karbon emisyonu dünyamız ve bizler için büyük bir sorun olmaya başladı. Büyük şehirlerde hava kalitesinin çok kötü olmasının en büyük nedenlerinden biri de araçlarımızda kullandığımız fosil yakıtlar. Günümüzde fosil yakıtlara en iyi alternatif elektrik. Elektrik motorları içten yanmalı fosil yakıt kullanan motorlara daha küçük olduğundan birçok araca entegre edilebiliyor. Sokağa çıktığınızda elektrikli bir scooter görmeme imkanınız yok. Geçtiğimiz son yıllarda elektrikli otomobil piyasası da oldukça popüler bir hale geldi. Hem kullanıcıları pahalı yakıt fiyatlarından kurtarıyor hem de dünyamız için kesinlikle daha sağlıklı.
Elektrik faktörü işe dahil olduğunda bunu akıllı şehir uygulamalarıyla bağdaştırmak bir hayli mantıklı oluyor. Geçtiğimiz yıllarda İsveç’te dünyanın ilk elektrikli otoyolu yapıldı. Yol, sürüş esnasında gerekli donanımlara sahip olan araçların bataryalarını şarj edebiliyor. Bu sayede petrol istasyonlarına göre çok daha az sayıda bulunan şarj istasyonlarını aramak zorunda kalmıyorsunuz. İsveç 2030 yılının sonunda ülke içi ulaşımda fosil yakıtların kullanımı %70 azaltmayı planlıyor.
Benzer sistemler yaya trafiği için de kullanılıyor. Londra merkezli “start-up” şirketi Pavegen yayaların yürüyüş esnasında yere uyguladığı kinetik enerjiyi elektrik enerjisine çevirebilen bir çeşit kaldırım geliştirdi. Şu an pek yaygın olmasa da dünyanın en kalabalık şehirlerinde bazı yerlerde rastlayabilirsiniz. Bu elektrik enerjisi araçlarımızı şarj etmek için kullanılabilir. Hatta aynı sistemin otoyollara uyarlandığını düşünürsek yolda giderken aynı zamanda gerekli olan elektrik enerjisinin bir kısmını üretebilirsiniz. Böylece çok efektif ve doğaya karşı zararsız bir sistem elde edilebilir.
Şu ana kadar hep var olan ya da öngörülebilen sistemler üzerine konuştuk fakat bunların yanında birçok konsept var. Bu konseptlerin en büyük ortak noktaları yüksek hız ve düşük karbon salınımı. Yüksek hız demek birim zamanda daha fazla yolcu taşımak demek. Dolayısıyla çok daha az trafik olacak demek. Düşük karbon salınımı ise enerjiyi daha efektif bir şekilde kullanmak ve doğaya daha az zararlı olmak demek. Ulaşımla alakalı inovasyon fikirlerine gün geçtikçe yenileri ekleniyor. Böylelikle ilerde bilim-kurgu filmlerinde alışkın olduğumuz şekillerde ulaşım sağlamayı bekleyebiliriz.
İlginizi çekebilir: Pandemi Döneminde İş Hayatındaki Z Kuşağı Ne Durumda?
Youthall’u takip et iş ve staj ilanlarını da kaçırma!
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.