Sosyal medya araçları çağımızın olmazsa olmazlarından birisi haline geldi. Maslow’un teorisindeki piramidin en alt tabanında bulunan ihtiyaçlara eklenebilecek bir olgu olmaya başladı. Sosyal medya temelinde insanlar arası köprü görevi görürken giderek köprüden çok insanları sıkıştıran bir yapı olarak karşımıza çıkmaya başladı. Bizler sadece iletişim kurmaktan çok kamuoyunu ilgilendiren konulardan tutun spordan eğlenceye kadar bir sürü alanda sosyal medyayı kullanıyoruz. Bu uğraşılarımızda sosyal medya tarafından birçok içeriğe dolaylı ya da doğrudan maruz kalıyoruz. Bu içerikler bizleri etkiliyor bu yazımda da bu etkileri ve sosyal medya karşısında insanın yaşadığı problemleri ele alacağım.
Algoritma labirentinde kaybolmak
Artık herkesin bildiği gibi etrafımızda konuştuğumuz konular reklam olarak karşımızda beliriyor. Bir konuda arama yaptığımızda o konu üzerine benzer içerikler karşımıza çıkmaya başlıyor. Bunun olmasının nedeni sosyal medya tasarımında algoritma tabanlı yaklaşım sunulması. Netflix, bu yaklaşımını dizi ve film afişlerinde kullanıyor. Netflix, izlediğiniz dizilerin konularına göre sizin karşınızdaki afişte gösterilen imgeyi değiştiriyor, sizler de afişte sunulan imgeyi önceden de tercih ettiğiniz için o filmi ya da diziyi izleme olasılığınız artıyor. Buna algoritmik tasarlama deniyor.
Bu teknik sadece Netflix tarafından kullanılmıyor. X’te sana özel bölümünde, Instagram’da arama bölümünde ve TikTok’ta da senin için bölmesi kişiye özel içeriklerin sergilendiği yerler. Bir içerik üzerinde fazla zaman ya da arama gerçekleştirdiğinizde o içeriğe benzer kodlanmış içerikler karşınızda sürekli çıkmaya başlıyor. Amaç size özel sizin sevdiğiniz içeriklerin sizlere sunulması. Bu anlamda herkesin sosyal medyada gördüğü içerikler değişiklik gösteriyor. Bu yaş, cinsiyet gibi özelliklere filtre işlevi de sunuyor. Böylece 15 yaşındaki bir kişiye sunulan içerikle 30 yaşındaki bir kişiye sunulan içerik değişiyor.
Algoritmik yapı bazen de zarar verici bir yapıya dönüşebiliyor. Bu durumda kişi takip ettiği bir fikri beğeniyor, paylaşım yapıyor. Kısacası bir etkileşim halinde bulunuyor. Bu etkileşim sürecinde maruz kaldığı bilgi her zaman gerçeği içermiyor. Böylece genellikle komplo teorileri de denilen fikirlere karşı savunmasız bir konuma gelebiliyor. Bu özellikle gelişim çağındaki bireyler için çok tehlikeli sonuçlar yaratabiliyor. İnsanın özünde var olan yatkınlıklar bu gibi teknolojiler yüzünden içerik sağlayıcılar tarafından istismar edilebiliyor.
Uzun süre o içeriğe maruz kalan kişi o içeriğin ona sunduğu fikirleri kabul ediyor ve o fikirlerin sınanması için onun karşısına zıt fikirler algoritma tarafından çıkarılmıyor. Bu da insanın zihnini bir labirentin içine çeken bir yapı yaratıyor. Bu yapı her içerikle birlikte yükseliyor ve bir süre sonra insan o labirentin içerisinden çıkmakta zorlanıyor. Komplo teorilerinin daha geniş alanda kendini göstermesinin bir diğer nedeni de bu gibi yapıların insanın merakını sürekli algoritmalarla beslenmesi.
Labirentten Çıkış
Sosyal medya kullanmaya devam edeceğiz çünkü modern dünyada sosyal medyayı bizlerin bir parçası haline gelmiş bir yapı olarak karşımızda görebiliriz. Sosyal medya kaçınılması gereken bir ürün olmaktan çok dikkatli ve bilinçli kullanılması gereken bir üründür. Bu süreçte belirtilen içeriklerin, fikirlerin amacı biz kullanıcılar tarafından iyi analiz edilmesi gerekir. Aksi takdirde kendimizi belirli fikir kalıpları içinde kıstırılmış olarak bulabiliriz. Bunun olmaması için de bir konu karşısında her zaman o konu hakkında elde edilebilecek dış kaynaklara ya da zıt fikirlere de göz atmakta fayda var.
İlginizi çekebilir: Teknolojinin Dikkat Süremiz Üzerindeki Etkisi