Humanspire’ın yeni röportajında kariyerine ING Türkiye’de başlangıç yapmak isteyenleri heyecanlandıracak bir röportaj ile karşınızdayız. ING Türkiye İnsan Kaynakları GMY Meltem Kalender Öztürk’e merak ettiklerinizi sorduk ve ilham verici cevaplar aldık.
ING Türkiye’nin son dönemde geçirdiği süreci, COVID-19 dolayısıyla yaşadığı değişiklikleri ve şirket kültürünün anlatıldığı röportaj için keyifli okumalar dileriz!
1. Röportajın okuyucuları olan genç yetenekler için kariyer yolculuğunuzdan biraz bahsedebilir misiniz?
Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden 1996 yılında mezun oldum ve aynı yıl iş hayatına adım attım. Logo Business Solutions ve Işıklar Holding’te insan kaynakları yönetimi alanında görev alarak çalışmaya başladım. 1998-2014 yılları arasında Turkcell İnsan Kaynakları bünyesinde farklı sorumluluklar üstlendim, son üç yılında da Turkcell Grup İnsan Kaynaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptım. 2014-2017 yılları arasında ise Sütaş Grup İnsan Kaynakları Başkanı olarak çalıştım.
2017-2018’de ailece bir süre Los Angeles’ta yaşadık. Bu süreci kendi adıma yenilenme, öğrenme ve keşif dönemi olarak tanımlıyorum. Danışmanlık projelerime orada yaşadığım dönemde başladım ve Türkiye’ye döndükten sonra da devam ettim. ING Türkiye de birlikte çalıştığım kurumlardan biriydi. Ekim 2019 itibarıyla İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı ve İcra Kurulu Üyesi olarak ING Türkiye ailesine katıldım. ING Türkiye olarak çalışanlarımızın iş ve özel hayatlarında bir adım önde olmalarını mümkün kılmayı ve Türkiye’nin en sevilen işveren markalarından biri olmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda ekibimizle birlikte inovatif, yenilikçi ve öncü insan kaynakları uygulamalarını hayata geçirmek üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
2. Kariyerinizin en büyük dönüm noktası ne oldu?
Çalışma hayatı boyunca aldığınız kararların hepsi bir şekilde, siz farkında olmasanız dahi kariyerinizi etkiliyor. Bu nedenle genç arkadaşlarımla iş hayatı öncesindeki bir dönemimi paylaşmak isterim çünkü hayatıma ve kariyerime bambaşka bir vizyon katan, üniversite yıllarımda gönüllü öğrenci organizasyonlarında yer almak oldu. Beni gönüllü çalışma anlayışı ve dünya vatandaşlığı kavramı ile tanıştıran, ilk yurt dışı seyahatimi yapmama olanak sağlayan, iş dünyasının önemli liderleri ile buluşturan, ortak bir hedefe kitlenen takım çalışmasını öğreten ve en nihai hayat vizyonumu oluşturan bu deneyimi AIESEC ile yaşadım. Okul yıllarında kazandığım bu deneyim ve kazandığım ilişkiler sayesinde mezun olur olmaz iş teklifi alıp hemen çalışmaya başladım. Buradaki deneyimlerim iş dünyasında fark yaratmama katkı sağlayan temel bir öğretiyi de getirdi: Amatör ruhlu profesyonel olabilmek! Yani bir işe hem aklını hem kalbini verebilmek.
3. İyi bir yönetici olabilmek için bireysel başarının yanında iyi bir ekiple de çalışmanın önemli olduğunu söyleyebiliriz. Sizinle çalışan insanlarda aradığınız özellikler nelerdir?
Kendi yolculuğumdaki önemli bir nokta da birlikte çalıştığım ekipler oldu. Birçok işte başarılı olmak için iyi bir takım çalışması gerekiyor. Yeni nesil çalışma anlayışında ise bu çok daha önde. Ben birlikte çalıştığım kişilerle aramdaki sevgi bağını hep çok önemsedim ve farklı fikirlerin, farklı deneyimlerin, farklı profillerin olmasını da her zaman destekledim. Takım üyelerinin birbirini sevmesi pek çok şeyin kapısını açıyor, başta da hoşgörü ve işini kalpten yapma. Bir işi kalpten yapıyorsanız duygu katıyorsunuz demektir. Duygu katmak benim için kendini gerçekten vermek, adamak, sınırlarını zorlamak, özgünleştirmek demektir. Ve ne şanslıyım ki birlikte çalıştığım takımlarla bunu yakalayabildim.
4. ING’de genç yeteneklere yönelik ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? (Staj, MT işe alım programlarınız ve genç yeteneklere yönelik projeleriniz hakkında kısaca bilgi verir misiniz?)
ING olarak genç yeteneklere ulaşıp, onlar için tercih edilen bir işveren olmayı önemsiyor ve geleceğin liderlerine yatırım yapmayı önceliklerimiz arasında tutuyoruz. Bu kapsamda staj ve yarı zamanlı çalışma imkânları sunuyoruz. Bunlara ek olarak, ING Grubu’nun faaliyet gösterdiği ülkelerden 13’ünde uyguladığı Global Yetenek Programı’nın (International Talent Program / ITP) Türkiye ayağını yürütüyoruz. ITP, bir iş imkânın ötesinde gençlerin geleceğini şekillendiren bir sürecin başlangıcı aslında. Program dahilinde her yıl ING Grubu’nun bulunduğu ülkelerden yeni mezunlar seçiliyor. Bu gençler, yurt dışında gerçekleşen eğitim programları, uluslararası geçerliliğe sahip sertifikasyon programları, kısa ve uzun dönem yerel ve global rotasyon fırsatlarını içeren dört yıllık programa dahil olarak kariyerlerine devam ediyor.
Diğer taraftan ING olarak bizi biz yapan en önemli farkın “Turuncu Kültürümüz” olduğunu düşünüyoruz. Bir yandan kültürümüzü güçlendirmek diğer taraftan da bunu doğru anlatabilmek için sürekli olarak çalışmalar yapıyoruz. Bu doğrultuda hedef kitlemiz olan genç yeteneklere ulaşabilmek için online ve offline mecralarda etkileşimler oluşturuyor, stratejik önceliklerimiz doğrultusunda katılacağımız etkinlikleri planlıyoruz. Bu sene itibarıyla yönümüzü daha çok genç yeteneğe ulaşabileceğimiz dijital platformlara çevirdik, özellikle sosyal medyayı daha fazla ve odaklı kullanmaya başladık.
Şunu net olarak söyleyebilirim ki, sahip olduğumuz kültür ve sunduğumuz çalışma ortamı kendini gerçekleştirmek isteyen gençlere müthiş fırsatlar sunuyor.
5. ING olarak pandemi sürecini nasıl yönettiniz? Aldığınız ilk aksiyonlar nelerdi, pozisyonlara göre hedefler ve iş önceliklerinde değişimler yaşandı mı?
Pandemi sürecini, ING Grubu’nun Global Pandemi Planı doğrultusunda ING Türkiye Kriz Yönetimi Komitesi yönetiyor. Komite, gelişmeleri takip edip tüm paydaşlarla koordine olarak gerekli önlem ve aksiyonları en hızlı şekilde almamıza olanak tanıyor. Bu doğrultuda ilk etapta, regülasyonlar ve altyapı çerçevesinde uzaktan çalışması mümkün olan İstanbul’daki Genel Müdürlüğümüz ve Kahramanmaraş Operasyon Merkezimizdeki ekiplerimizi tam zamanlı, yani haftada beş gün evden çalışma modeline geçirdik. Bunun için teknolojik altyapımızı daha da esnetip güçlendirdik. Bu uygulamalara ek olarak, tüm iş seyahatlerini yeni bir duyuruya kadar iptal ettik ve planlanan yakın tarihli etkinlikleri geçici bir süreliğine erteledik. Tüm toplantılarımızı dijital ortamda yapmaya devam ediyoruz. Şubelerimizde de hijyen kurallarını en üst seviyede uygulayabilmek adına, müşterilerimizi şubeye sırayla almaya ve müşteri sayımızı sınırlandırmaya özen gösteriyoruz.
Sene sonuna kadar kademeli ofise dönüş modelini uygulamaya devam edeceğiz. Bu süreçte farklı çalışma modellerini hayata geçirerek esnek alternatifler sunmaya devam ediyoruz. Bu kapsamda son olarak “Flexi Yaz” adını verdiğimiz bir uygulamayı devreye aldık. Genel Müdürlük ve Operasyon Merkezi çalışanlarımız, seçtikleri pakete göre yaz dönemini diledikleri şehirden çalışarak geçirebiliyor. Dilerlerse uzun süredir uzak kaldıkları ailelerinin yanına veya bir tatil bölgesine gidebiliyorlar.
Pandemi sürecinde, ofis içi yoğunluklar, bölünmeler sebebiyle yeterince zaman ayrılamayan mentorluk görüşmelerine, ekiplerin performans koçluğuna, bireysel gelişim planlamalarına daha fazla zaman ayırabildik. Normalleşme ile birlikte bazı iş yapış şekillerinde geçmişe dönülecek olsa da bu süreçteki kazanımlar gerek kurumlar gerekse çalışanlar için kalıcı olacak.
6. Uzaktan çalışma süreci boyunca çalışanlarınızı işe bağlı tutmak ve motive etmek adına neler yaptınız?
Bu dönemde tüm sektörlerde, çalışanların motivasyonunu ve verimliliğini artıran yeni nesil çalışma yöntemleri ön plana çıktı. Özellikle uzaktan çalışma sistemini büyük ölçüde uygulayan sektör ve şirketlerde, enerjiyi yüksek tutmak adına günlük görevler ve geri bildirimler çok daha büyük anlam kazandı.
Uzaktan çalışma pandemi nedeniyle bu dönemde gündeme geldi ancak biz ING Türkiye’de sadece bankacılık sektöründen değil, genel olarak özel sektörden de ayrışarak 2015 yılından bu yana haftada iki gün uzaktan çalışıyor, çalışanlarımıza her gün esnek çalışma saatleri sunuyoruz. Pandemi döneminde ise çalışanlarımızı bu dönemde ihtiyaç duyabilecekleri konularda dijital eğitimler, wellbeing seansları, dijital sohbet seansları, lider videoları ile destekliyor, onlara hafta sonu etkinlik rehberi, çocuklara yönelik özel seanslar öneriyor, ihtiyaç duyanlara psikolog desteği sunuyoruz.
Bu dönemde hayata geçirdiğimiz uygulamalar çalışanlarımızın bağlılık oranını yükseltti, kurumsal performansımızı ve verimliliğimizi sürdürmemizi sağladı.
7. Bir profesyonel olarak gelecekte ne gibi yetkinliklerin önem kazanacağını düşünüyorsunuz?
Özellikle Türkiye gibi genç ve dinamik nüfusa sahip ülkelerde müşteriler artık dijital bir dünyada yaşıyor. Böyle bir ortamda sahip olduğu verilerle müşterisini en iyi tanıyanlar, müşteri deneyimini farklılaştırabilenler bir adım öne geçiyor. Biz de kendimizi bankacılık lisansına sahip bir teknoloji şirketi olarak tanımlıyor, dijital bankacılığa yönelik ekiplerimizi sürekli büyütüyoruz. Bu doğrultuda çalışanlarımızın yeni nesil yetkinliklere sahip olması için onlara destek oluyoruz. Bunlardan biri de veri bilimi ve bu kapsamda Özyeğin Üniversitesi iş birliğiyle Veri Bilimi Sertifika Programını hayata geçirdik. Hangi birimde görev yaptığına bakmaksızın, kendini bu alanda geliştirmek isteyen tüm çalışanlarımıza eğitim ve yüksek lisans imkânı sunuyoruz. ING’lilerin dijital bankacılığın geleceğine yön vermek için sahip olunması gereken yetkinlikleri edinmeleri hedefiyle onları desteklemeyi sürdüreceğiz. Buna ek olarak takım çalışması, çevik çalışma prensiplerini bilmek, adaptasyon becerisi, deneyim yönetimi ve tasarım becerisi de yine önemli yetkinlikler.
8. Youthall’u takip eden genç yeteneklere kariyer hayatlarında neler tavsiye edersiniz?
Bugüne kadarki hayatıma baktığımda hedeflerime ulaşmamı sağlayan en önemli unsurları şöyle bir düşündüm. Sanırım ilk sıraya koyacaklarım;
- Hayallerimin olması
- Hayallerime ulaşmak için çok çalışmak
- Azim ve dayanıklılık
- Sürekli öğrenmek
- İyi bir arkadaş çevresi
- Yüksek bir enerji ve tutkuyla yapacağım, sevdiğim işi bulmak
- Takım çalışmasına, birlikte başarmaya olan inancım
İnsanın yapabilecekleriyle ilgili önündeki en büyük engel ya da en önemli destek kendisi. Buna tüm kalbimle inanıyorum. Gerçek anlamda ne istediğinizi belirlediğinizde ve ona ulaşmak için gerçekten çalıştığınızda hedeflerinize ulaşabilirsiniz. O nedenle birinci aşama ne istediğinizi belirlemek, hayallerinizi oluşturmak. Tabii bu o kadar da kolay değil çünkü hayal etmek kelimesi bazen yanıltıcı olabiliyor örneğin ben çok önemli bir şarkıcı olma hayalini kurabilirim ama güçlü özelliklerimi, yeteneklerimi düşündüğümde bu gerçekçi değil. Dolayısıyla kendini tanımak, yeteneklerini keşfetmek, bunu yapmak istediğin şey ile uyumlandırmak ve o yeteneklerini kullanmak çok önemli. Böylece güçlü alanlarımızı daha da geliştirerek bizi mutlu edecek hedefe ulaşabiliriz. Aslında bu ciddi bir kişisel vizyon çalışması.
Hayatımızda belli dönemlerde hayallerimizi yeniden gözden geçirmek, ne istediğimizi ve nasıl ulaşacağımızı düşünmek ve kendimizi iyi tanımak çok önemli. Bazen bir de bakıyoruz ki hayatımızın kontrolünü yitirmişiz oysa hayallerimize gerçekten tutunduğumuzda hedeflerimize ulaşabiliyoruz, yeter ki ne istediğimizi bilelim ve onun için emek harcayalım. Öğrencilik yıllarımda okuduğum ve hiç unutmadığım Stephen Covey’in “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” kitabından bir sözü paylaşmak istiyorum: Hayat merdiveninizi doğru duvara dayadığınızdan emin olun.
ING Türkiye ve Meltem Kalender Öztürk’e bu samimi ve faydalı yanıtları için çok teşekkür ediyoruz. Humanspire ile yeni bir röportajda buluşmak dileğiyle, Youthall‘u takipte kalın!