Her tüketim alışkanlığımızın bir sonucu, satın aldığımız her ürünün bir etkisi vardır. Bazen, kimi sonuçların doğacak olması tüketim alışkanlıklarımızı değiştirir, satın alacağımız ürünlerin içeriklerini kontrol etmemizi sağlar. Bu durumun en büyük ve en önemli nedenlerinden biri de doğamız lehine gözettiğimiz düşüncelerimiz ve yaşam biçimimizdir. İçeriği daha temiz ürünler almaya çalışmak, beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmek, geri dönüştürülebilir ambalajlı ürünler tercih etmeye çalışmak aslında sandığımızdan daha da faydalı olabilir. Peki, biz çevremiz için düşünürken; tıpkı bizim gibi düşünen diğer üreticilerin ürünlerini nasıl bulabiliriz?
Ne yazık ki bazı satıcılar kimi etik değerleri göz ardı ediyor. Göz ardı etmesinin yanı sıra, bu etik değerleri savunan tüketicileri de aldatmaya çalışıyor. İşte Greenwashing (Yeşil Aldatmaca) de tam burada devreye giriyor. Greenwashing, çevre dostu olmayan ürünlerin, tam aksine ‘’çevre dostu’’ olarak satılmaya çalışılması olarak tanımlanabilir. Yani, bir çeşit göz boyamaca ile karşı karşıya kalmamız durumu söz konusu…
Şirketlerin, satıcıların Greenwashing ile aldatma çabalarının temel bir sebebi var: Daha fazla satabilme ve bunun sonucunda da daha fazla büyüme arzusu. Belirli bir hedef kitleye sahip üreticiler, zaman geçtikçe hedef kitlelerini daha da büyütmek ve çeşitlendirmek amacıyla da bu yola başvurabiliyorlar. Zaman geçtikçe hızla artan vegan/vejetaryen/pesketaryen ve daha birçok farklı yaşam biçimini benimseyen insanlara hitap edebilmek amacıyla artık şirketler de dümenlerini bu yöne doğru çeviriyorlar. Peki, gerçekten doğru ürünü nasıl bulabiliriz? Bir satıcının bize yeşil aldatmaca uygulayıp uygulamadığını nasıl anlayabiliriz?
Greenwashing Kurbanı Olmaktan Nasıl Kaçınabiliriz?
- Öncelikle, gerçekten kapsamlı bir şekilde bu işe koyulmak istiyorsak; ürünlerin içerisindeki malzemelerin çevreye ve vücudumuza ne denli etki ettiğini, ne kadar sürede yok olduğunu öğrenmemiz gerekir. Bu gibi bilgileri edinmek için öncelikle gıda güvenliği ile ilgili kitaplar okuyabilir, sonraları sık kullandığınız ürünlerin ‘’içindekiler’’ kısmından başlayarak araştırmaları yapabiliriz. Markalar ile özel olarak e-posta ile iletişime geçebilir, ürünlerinin yapımında hangi malzemeleri kullandıkları ile ilgili sorulara yanıt almaya çalışabiliriz.
- İçeriği “%100 doğal” olan bir ürünün son kullanma tarihinin de yakın olacağını aklımızdan çıkarmayalım. Son kullanma tarihi yakın bir geleceğe denk düşmeyen ürünler muhtemelen koruyucu maddeler veya katkı maddeleri barındırıyordur.
- Ürün paketlemesinin büyük bir bölümünü yeşil renk oluşturuyorsa, önce durup bir düşünmemiz gerekebilir. Kimi zaman içinde hayli kimyasal madde barındıran, geri dönüştürülemeyen farklı ürünler; ambalajlarında yeşil renk/ağaç sembolleri gibi, masum oldukları hissi uyandıran çağrışımlar yaratmaya çalışabilir.
- Markaların reklamları bu konuda büyük önem taşıyor. Örneğin, kimyasal maddeler barındıran ve yapım aşamasında doğaya bir hayli zarar veren bir ürünün reklamında atık toplayan insanlar veya geri dönüşüm sembolleri görebiliriz. Reklamlardaki değil, gerçek hayattaki atıkları üreten ise aslında yine bu markaların ta kendisi oluyor.
Peki, siz daha önce televizyonlarda, marketlerde Greenwashing uygulayan markalara rastladınız mı? Deneyimlerinizi bekliyoruz, yorumlarda buluşalım.
İlginizi çekebilir: Markaların Pazarlama Kurnazlığı: Planlı Eskitme Nedir?