Dijital dünyanın en büyük getirisi olan yapay zekalar, Chat GPT’nin 2022’de piyasaya sürülmesiyle birlikte her birimizin hayatı için kilit bir rol oynamaya başladı. Geride bıraktığımız iki yıl içerisinde devasa gelişmelere şahit olduğumuz teknoloji sektörü, her geçen gün yeni bir ürünü karşımıza getiriyor. Son zamanlarda karşımıza çıkmaya başlayan sanal influencerlar da bu ürünlerin arasında konumlandırılabilir. “Influencer” mesleğinden de öte sosyal medyayı yakından ilgilendiren bu konuya gelin birlikte göz atalım.
Sanal Influencer Nedir?
Sanal influencerların tamamıyla uzak olduğumuz bir kavram olmadığını belirtmek gerekir. League of Legends karakterlerinin her biri -influencer olmasa da- sanal bir karakter olarak daha öncesinde ilişki geliştirdiğimiz, his beslediğimiz karakterlere örnek gösterilebilir. Her karakterin bir hikayesi, geçmişi ve diğer karakterlerle ilişkileri bulunur. Bu ilişkiler kimi zaman romantik, kimi zaman intikam dolu olabilir. Günümüzdeki sanal influencer tanımı, League of Legends karakterlerine benzetilebileceği gibi, farklı olarak sosyal medya kullanıcılarını etkileme kapasitesine sahip bir konumda duruyor.
Sanal influencer olarak değerlendirdiğimiz “kişilerin” tamamen insan olarak modellenmediğini de belirtmek gerekir. Bu kavram içerisinde Nobody Sausege gibi, tamamıyla sempatik farklı sanal influencerları barındırmaktadır. Ancak bu yazımda değinmek istediğim influencerlar, gerçeği ayırt etmenin çok zor olduğu ve insan olarak modellenmiş sanal influencerlardan oluşuyor.
Bahsettiğimiz sanal influencerlar, kendi sosyal medya hesapları bulunan ancak fiziksel anlamda hiçbir zaman var olmayan, yalnızca dijital olarak gözlemlediğimiz ve hayatlarına şahit olduğumuz karakterleri tanımlamaktadır. Bu karakterler; Tommy Hilfiger, Nike, Gucci gibi markalardan sponsorluk alabilir, kullanıcıların fikirlerini değiştirebilir ve fiziksel görünüşleriyle de kitleleri etkileyebilirler. Tamamen 3D modellemelerin (yapay zeka modelleriyle yapmak mümkün) bir sonucu olarak ortaya çıkan sanal influencerlar, herhangi bir kimliğe sahip olmadan dijital dünyada yaşamlarına devam edebilirler.
Sosyal Medya Algılarımızın Arasında Sanal Influencerlar
Lu Do Magalu, Any Malu, Anna Cattish gibi sanal influencerları algılamak ve zihnimizde konumlandırmak oldukça basit. Ancak iş Imma, Lil Miquela, Bermuda gibi sanal influencerlara geldiğinde, zihnimizde konumlandırmak bizler için zorlayıcı olabiliyor. Yurt dışından örneklerin yanı sıra; Alin, Seren Ay gibi Türk sanal influencer örnekleri de mevcut.
Gün geçtikçe gelişen görsel teknolojiler, insanların bu konuya yönelik algılarının da nasıl şekillendiği ile ilgili yeni bir araştırma alanı açıyor. Şahsen algılarımı en çok zorlayan ve kusursuz düzeyde gerçekçi olarak nitelendirdiğim Imma’yla, bu konuya yönelik bir araştırma gerçekleştirilmiş.
Var Olmayan Bir Karakterle Bağ Kurabilir miyiz?
Kısaca evet. Bu durumu sınamak için Imma’yı kullanan bir grup araştırmacı, sınadığı hipotezlerde kayda değer bulgular elde etti. Rachel Esther Lim ve So Young Lee tarafından yürütülen araştırma, örneklem ve güvenilirlik anlamında çok kuvvetli değerler sunuyor. Ayrıca araştırmacıların Imma’yı seçmesi, çok geçerli nedenlere dayanıyor.
Araştırmada merak edilen ilk sorulardan birisi, Imma’yı daha önce tanımayan kişilerin onu insan olarak algılayıp algılayamayacağı sorusu. Bu sorunun ışığında katılımcıları iki farklı gruba bölen araştırmacılar, bir gruba Imma’nın sanal bir karakter olduğunu söylerken bir diğer gruba ise sanal bir karakter olduğunu açıklamıyor. Bu hipotez için yapılan sınamalar anlamlı bir yanıt veriyor ve düşündükleri gibi, sanal karakter olduğunu bilmeyen katılımcılar Imma’yı gerçek bir insan olarak algılama eğilimi gösteriyor.
Aramızdaki Bağı Güçlendiren Olumsuz Hatıralar mı, Olumlu Hatıralar mı?
Daha önce akademi alanında gerçekleştirilmiş olan araştırmalarda, kişilerarası olumsuz paylaşımların -olumluya istinaden- daha fazla kişisel deneyim barındırdığı ve bu sebeple kişiler arasındaki bağı şekillendirdiği ortaya konulmuştur. Bu sonucu 20 yıl sonra sanal bir karakter üzerinde gözlemlemek istediğimizde ise, aynı sonucun tekrar etmesiyle karşılaşıyoruz.
Imma’nın kimliğinin açıklandığı ve açıklanmadığı iki farklı senaryoda, kişilere Imma’nın pozitif ve negatif paylaşımları sunuluyor. Pozitif paylaşım üniversite sınavını kazanmak gibi daha olumlu duygular barındırır iken negatif paylaşım ise ağabeyimle kavga ettim gibi olumsuz duyguların barındığı paylaşımlar olarak nitelendirilebilir. Gerçek senaryoda, insan olduğundan emin olduğunuz bir influencer’ın olumsuz paylaşımı olumlu bir paylaşıma kıyasla, sizlerde uyandırdığı duygular itibariyle daha kuvvetli bir parasosyal ilişki oluşturur. Bu durum Imma’nın sanal olduğunu bilmeyen katılımcılar içinde geçerli.
Imma’nın gerçek olduğunu düşünen katılımcılar, Imma olumsuz bir paylaşım yaptığında olumluya kıyasla daha kuvvetli parasosyal ilişki algısı gösterirken; gerçek olmadığını bilen katılımcılar, olumlu paylaşımlarda daha kuvvetli parasosyal algısı gösterdi. Yani kısaca, karşımızdaki kişinin gerçek olmadığını bildiğimiz zaman olumsuz bir paylaşımıyla karşılaştığımızda rahatsızlık duyabiliyoruz. Bu bulgu, dijitalleşen dünya ve robotlaşmanın hızla geliştiği dünyamızda, “henüz” bilince sahip olmayan bu varlıklarla iletişimimiz açısından oldukça önemli.
Gerçeklik Algımız Bozulduğunda Bizi Kim Koruyabilir?
Gerçek olduğunu bilip bilmeme durumunun son derece farklı sonuçlar ortaya çıkarttığı bu araştırma, algılarımızı kontrol edebilmek ve “insan” gibi reaksiyonlar verebilmek açısından psikolojik, sosyolojik ve özellikle hukuk alanında yeni boşluklar oluşturuyor. Şu ana kadar karşılaşmış olduğum sanal influencerların sosyal medya hesaplarında “Virtual Character” veya “Virtual Girl / Boy” gibi ifadeler mevcutken bu konuyla ilgili hukuki önlem alan ülke sayısı henüz yok denecek kadar az.
Bazı hukukçular, sanal influencerların etki edebilme kapasitesi düşünüldüğünde bazı sınırlamaların şart olduğunu düşünüyor. Örneğin, bir markanın ürününü deneyimlemiş gibi sunmasının, yanıltıcı ve hukuki anlamda yasal olmadığına dair düşünceler mevcut. Bunun dışında Hindistan Reklam Standartları Konseyi (ASCI), “Dijital medyada influencer reklamcılığı” standartlarına sanal influencer’ları da dahil ederek, tüketicilerin gerçek bir kişiyle iletişim kurmadıkları konusunda önceden bilgilendirilmeleri gerektiğini açıkça ortaya koymuştur.
Hukuk ve akademi alanının teknolojiden daha yavaş hareket ettiği aşikar olmakla beraber, sorulması gereken soru şu: Imma’nın sanal karakter olduğunu biliyor olmasaydınız, bunu ayırt edebilir miydiniz?
İlginizi çekebilir: Sanallaştıkça Savunmasız Olmak
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.