Dijital çağ, bilgiye erişimin sınırsız olduğu, düşüncelerin ve fikirlerin ışık hızıyla yayıldığı bir dönem. Ancak bu yeni dünyanın getirdiği kolaylıklar, aynı zamanda bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Bilindiği üzere bu hız, internet ve sosyal medya platformlarında yanlış bilgilerin hızla yayılmasına da zemin hazırlıyor. “The spread of true and false news online” başlıklı çalışma, bu dijital dönüşümün ortasında doğru ve yanlış haberlerin Twitter üzerinden nasıl yayıldığını anlama ve kavrama noktasında derinlemesine bir perspektif sunuyor. 2006’dan 2017’ye kadar geniş bir zaman dilimini kapsayan bu araştırmada doğruluğu altı farklı bağımsız kuruluş tarafından onaylanmış 126.000 haber hikayesi ve bu hikayeleri paylaşan 3 milyon insan üzerinden yola çıkarak, yanlış bilginin kapsamlı bir analizi yapılmış.
Yanlış Bilginin Cazibesi
Araştırmanın ortaya koyduğu en çarpıcı bulgulardan biri, yanlış haberlerin her türlü kategoride doğru haberlere kıyasla çok daha hızlı ve geniş bir alana yayılma eğiliminde olması. Bu durum; siyaset, terörizm, doğal afetler, bilim, kentsel efsaneler ve finansal bilgiler gibi farklı konuları kapsıyor. Peki, yanlış bilgiler neden bu kadar çekici?
Araştırma yanlış haberlerin insanları daha fazla etkileme gücüne sahip olduğunu, çünkü genellikle yeni ve alışılmadık bilgiler içerdiğini ve korku, iğrenme, şaşkınlık gibi güçlü duygular uyandırdığını ortaya koyuyor. Araştırmanın sonuçlarına göre bu duygusal etki, insanların dikkatini çekiyor ve yanlış bilgilerin daha hızlı yayılmasına neden oluyor.
Yanlış Bilginin Yayılmasında Botların Konumu
Yanlış haberlerin yayılma eğilimi, insanların yeni ve şaşırtıcı bilgilere olan doğal ilgisiyle yakından bağlantılı ancak bu ilgi, yanlış bilgilerin sadece teknolojik araçlarla değil aynı zamanda insan doğasının temel özellikleriyle de mücadele edilmesi gerektiğine de dikkat çekiyor. Araştırma kapsamında otomatik hesapların (botların) doğru ve yanlış haberlerin yayılmasını eşit derecede desteklediği, dolayısıyla yanlış bilgilerin daha geniş bir alana yayılmasının temelinde aslında insan etkisinin yattığını vurgulanıyor. Bu durum, yanlış bilgilere karşı mücadelede teknoloji odaklı çözümlerin yanı sıra, insan davranışlarına ve algılarına yönelik yaklaşımların geliştirilmesinin önemini gözler önüne seriyor.
Black Mirror Perspektifinden Yanlış Bilginin Yansımaları
Charlie Brooker’ın yaratıcısı olduğu Black Mirror dizisi, teknolojinin insan hayatındaki yeri ve etkilerini sorgulayan, zaman zaman karanlık ve distopik hikayeler sunan son derece popüler bir dizidir. Günümüzdeki teknolojinin dönüşüm hızı, Black Mirror dizisinin distopik senaryolarını gölgede bırakıyor dahi olsa dizinin “Hated in the Nation” adlı bölümü, sosyal medyanın gücü ve onun insan davranışları üzerindeki etkisini merkeze almakla beraber bahsettiğimiz araştırmayla da yakından ilişkili olabilir. Bu bölüm, sosyal medya aracılığıyla yayılan nefretin ve yanlış bilginin, gerçek dünyada yıkıcı sonuçlara nasıl yol açabileceğini gözler önüne sermektedir. Bahsettiğimiz araştırma ve “Hated in the Nation” bölümü arasında, teknolojinin ve sosyal medyanın insan doğası üzerindeki etkileri açısından birçok ortak nokta mevcut.
Bu bölüm ve araştırma, teknolojinin sadece araçlar ve imkanlar sunduğu bir alan olmadığını, aynı zamanda insan doğasının en karanlık yönlerini açığa çıkarabilecek bir güce sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. “Hated in the Nation” bölümünde, insanların online nefret kampanyalarına kolayca katılması ve bunun gerçek dünyada gerçek bir “linç” kampanyasına dönüşerek sosyal medyada #deathto hastaghiyle en çok paylaşılan kişinin ismin ölümüne yol açması, sosyal medya platformlarında yanlış bilginin yayılmasıyla ortaya çıkan linç kampanyalarıyla paralellik gösteren oldukça benzer senaryolardır. Her iki durumda da teknolojinin sağladığı anonimlik ve yayılma hızı, insanların eylemlerinin sonuçlarını düşünmeden hareket etmelerine neden olmaktadır ve durumu daha kompleks hale getirir.
Gerçek ile Yalanın Dansında Ritmi Yakalayabilmek
Dijital dünyada gerçek ile yalan arasındaki bu dans, sadece teknolojik değil, aynı zamanda bireysel ve toplumsal düzeyde mücadele edilmesi gereken karmaşık bir sorunu ortaya koyuyor. Bu sorunla başa çıkabilmek için, hepimizin üzerine düşen sorumluluklar var. Teknolojiyi nasıl kullanacağımıza dair verdiğimiz kararlar, geleceğimizi şekillendirecek ve insanlığın yüzleşmek zorunda olduğu bu kritik sorunlara yönelik çözüm yollarını belirleyecektir.
İlginizi çekebilir: Doğru Kaynağa Ve Bilgiye Ulaşmanın Yolları