Sosyal fabrikaların veya Atatürk modeli fabrikaların en tipik örneği, 1937’de bizzat Atatürk tarafından açılan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’dır. Bu fabrika, genç Cumhuriyet’in 1. Beş Yıllık Sanayi Planı’nın ilk önemli eserlerindendir. Sümerbank devlet eliyle kurulan ilk Türk basma fabrikasıdır.
Atatürk’ün fabrikaları sadece üretim yapılan birer sanayi kuruluşu değil, aynı zamanda eğitim, bilim, sanat ve spor yapılan birer kültür kurumu, birer üniversitedir çünkü Atatürk’ün fabrikaları birer sosyal fabrikadır.
İşte Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın şaşırtan özellikleri:
- Fabrikada balolar, danslar ve partiler düzenlemiştir.
1930’ların ortalarına kadar kadınlı erkekli hiçbir toplantıya katılmamış halk, fabrikanın organize ettiği balolar, danslar ve partilerle sosyalleşmiş, özellikle kadınlar ön plana çıkmaya başlamıştır.
- Fabrikada sinema salonu vardır.
1937 yılında 12 bin kişinin yaşadığı bir kentte, bu fabrika bünyesinde 700 kişilik bir sinema salonu açılmıştır. İki defa memurlara, iki defa işçilere ve iki defa da ustalara olmak üzere haftada toplam altı defa film gösterilmiştir.
- Fabrikanın korosu vardır.
Fabrika çalışanları arasında bir müzik grubu oluşturulmuştur. Klasik müzik seslendiren grup Nazilli, Aydın ve Denizli’de konserler vererek “çok sesli” müziğin Anadolu’da tanınmasını sağlamıştır. Fabrikada yemek aralarında dünya klasiklerinden eserler okuyan bu koro, işçilerin Beethoven’n eserlerine ulaşmalarını sağlamıştır. Fabrikada çalmayı bilen işçilerin kullanımlarına açık bir de piyano vardır.
- Fabrikanın hamamı vardır.
Fabrika bünyesinde kurulan bir hamam, hem işçilere hem de Nazilli halkına hizmet vermiştir.
- Fabrikanın ressamları vardır.
Fabrika bünyesindeki desinatörler belli zamanlarda fabrika dışına çıkarak Nazilli ve çevresinin güzel resimlerini yapmışlardır. Fabrika ressamlarının yaptığı bu tablolar açık arttırmalarda satılmıştır. Resim heykel sergileri de düzenleyen fabrika Nazilli’de güzel sanatların gelişmesini sağlamıştır.
- Fabrikanın spor kulübü vardır.
Fabrikanın bünyesinde kurulan lacivert-beyaz renkli Sümer Spor, futbol, basketbol, atletizm, voleybol, bisiklet, güreş, yüzme, boks branşlarında faaliyet göstermiştir. Fabrika bünyesindeki Sümer Spor futbol Sahası Türkiye’nin ilk “alttan ısıtmalı” futbol sahalarından biridir. Ayrıca yine fabrika bünyesinde, basketbol, voleybol sahaları, güreş minderleri, boks ringi, tenis kortu ve paten pisti vardır. Nazilli’de toplumsal kaynaşmayı güçlendiren “paten eğlenceleri” ve” bisiklet yarışları” Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın mirasıdır.
- Fabrika halka bedava basma dağıtmıştır.
Bir sosyal fabrika olarak tasarlanan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, altı ayda bir halka “ıskarta basma” dağıtmıştır.
- Fabrikada işçi hakları üst düzeydedir.
Çok sayıda işçiyi barındıran fabrika işçi haklarına da çok önem ermiştir. İşçi ve Memur Biriktirme Sandıkları, İşçi Ölüm ve Hasatlık Yardım Sandıkları oluşturulmuş, fabrika içinde işçi sağlığını koruyacak 40 yataklı bir hastane, bir eczane bir de labratuvar kurulmuştur. Nazilli’nin kabusu haline gelen sıtma hastalığı fabrikanın sağlık ekibi tarafından kurutulmuştur. İşçilere mesleki eğitim verilen fabrikada ayrıca işçiler için beş sınıflı bir okuma-yazma kursu, daha doğrusu bir küçük okul vardır. Sümer İlköğretim Okulu adlı bu işçi okulunun 980 öğrenciye sahiptir. Ayrıca bir işçi radyosu ve işçi çocukları için 26 yatak ve 40 mevcutlu bir kreş kurulmuştur. İşçiler ve memurlar, fabrikanın hemen önünde özel olarak inşa edilen 264 dairelik ve 1000 kişilik lojmanlarda çok uygun bir ücretle kalırken, bekar işçiler için 350 kişilik bir “Bekar İşçi Pavyonu” vardır. Lojmanda kalamayan işçi ve memurları şehirden fabrikaya taşımak için düzenli seferler yapan “gıdı gıdı” adı verilen mini bir tren kullanılmıştır. Fabrika işçilerinin yiyecek ve giyeceklerini temin etmek için fabrika bünyesinde bir kooperatif vardır. Fabrikanın, işçilere hizmet veren güzel ve temiz bir fırını, işçi yemekhanesi ve memur kantini vardır.
- Fabrikanın Ar-Ge bölümü vardır.
Daha fabrika açılmadan fabrikada kullanılacak kaliteli pamukların çevrede yetiştirilmesi için 200 adet modern tohum ekme makinesi satın alınmıştır. Yine pamuk işinde kullanılmak üzere birçok modern tarım aleti ve makinesi bölgeye getirilerek çiftçilere dağıtılmış ve bunları nasıl kullanacakları öğretilmiştir. Fabrika içinde mekanik odası, fizik laboratuvarı, tarım laboratuvarı gibi Ar-Ge bölümlerinde, fabrikada yapılacak üretimin kalitesini arttırmak için çalışmalar yapılmıştır.
- Fabrikanın atölyesi vardır.
Fabrikanın büyük bir atölyesi vardır. Bu atölyenin demirhanesi, marangozhanesi, dökümhanesi, kaynak ve teneke işleri yapan bir kısmı vardı. Diğer fabrikaların ahşap parça ihtiyacı olan makine vurucu kolları burada yapılırdı.
- Fabrikanın elektrik ve su santralleri vardır.
Fabrika, bir dönem hem kendi elektrik ihtiyacını hem de Nazilli kentinin elektrik ihtiyacını kendi bünyesindeki bir elektrik santraliyle sağlamıştır. Dört kazan ve üç türbinli olan bu santral, 2500 kw gücündedir. Fabrikanın su ihtiyacını karşılamak için bir de su santrali vardır.
- Fabrikanın okulu vardır.
Fabrikada hem işçilere mesleki eğitim veren hem de okuma yazma öğreten bir okul vardır. Bu okuldaki mesleki eğitim kurslarında işçiye kursuna göre iplik, dokuma, basma, atölye ve santral sahalarında bilgi verilmiştir. Örneğin 1947 yılında 15 işçi kursa katılmış, 13 kişi mezun olurken 2 kişi sınıfta kalmıştır. Fabrikadaki okulda okuma yazma bilmeyenler için beş sınıflı bir okuma yazma kursu açılmıştır. Okuma yazma kurslarında beş ilkokul öğretmeni görev almış, bu kursu bitiren işçilere de ilkokul diploması verilmiştir. Fabrikanın bir de “Sümer İlköğretim Okulu” adlı bir ilkokulu vardır. Beş sınıflı ve çift eğitimli bu okulda 15 öğretmen, 980 öğrenci vardır. Bu öğrencilerin büyük bölümü de işçi çocuklarıdır.
7 Ekim 1953’te Nazilli’ye gelen şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nazilli’deki değişimi şöyle gözlemlemiştir, kısa bir kesitiyle özetlemek gerekirse;
“…Altı saat içinde altı lunapark geçtik… Bir de ne görelim şehir baştan aşağı neon ışıkları içinde. Nazilli dediğin nedir ki, Anadolu’da küçük bir kaza değil mi? Gecenin on ikisinde ışık, elektrik ışığı içinde yüzen bir Anadolu kasabasını görmek insanı nasıl sevindirmez… Nazilli’nin iki yakasını bir araya getiren bir ışık fermuarı ta Basma Fabrikası’na kadar uzanmış. Sarı yerine hafif yeşilimtırak bir ışık. Bu ışığın altında yürüdük. Gayet nazik bir memur, belediye memuru mu polis mi pek anlayamadım, küçük bir çocuğa seslendi; ‘Bu misafiri Gıdı Gıdı’ya kadar götür…’ dedi. Evvele bir mahalle, bir semt adı sandım. Sonra bir şoför, bir arabacı olabilir dedim.Gıdı Gıdı dedikleri bir küçük, bir maskara dekovil tren imiş. Belli saatlerde işçileri fabrikaya taşırmış… Bir kedim olsa ismini muhakkak Gıdı Gıdı koyardım… Birkaç adım ötede aynı ışıklarla donanmış birkaç otel sıralanmış. Burası kaza değil vilayet merkezi diyorum. Burasını bu hale fabrika soktu diyorlar. “
(Yüklü halde yokuşu tırmanırken çıkardığı seslerden dolayı ‘Gıdı Gıdı’ denildi.)
Atatürk’ün açtığı Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, çok kısa bir sürede Nazilli’nin çehresini değiştirmiştir, Daha önce göç veren Nazilli kısa zaman içinde göç alan bir kent haline gelmiştir. Genç Cumhuriyet’in çağdaşlaşma projesi kapsamında en erken ve en köklü şekilde aydınlanan kentlerden biri belki de birincisi Nazilli olmuştur. Nazilli’nin “çağdaşlaşmasında” Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın yeri çok büyüktür.
Nazilli Sümerbak Basma Fabrikası’nın Yok Edilişi
1950’lerden sonra sürekli kan kaybeden Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, son darbeyi 14 Kasım 2002’de yemiştir. Cumhuriyetin dev projelerinden Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, Özelleştirme İdaresi’nce bedelsiz olarak Adnan Menderes Üniversitesi’ne devredilmiştir. Fabrika çalışanları da “gözyaşları” içinde Bursa’ya nakledilmiştir. Kapısına kilit vurulan fabrikanın, üniversitenin kullanımı dışındaki büyük bir bölümü, içindeki tarihi dokuma makineleri, araç ve gereçleriyle çürümeye terk edilmiştir. Dünyanın başka bir yerinde olsa en kötüsü “müze” olarak kullanılacak ve milyonlarca turist çekecek bu dev eser, Cumhuriyet’in bu dev projesi, bugün Nazilli’de hayvan ahırından bile kötü bir durumda kaderine terk edilmiştir.
Ebru Özcan