Sosyal Medya, insanların sınırları aşmasını sağlayan yegane araçlardan biri olarak karşımızı çıkmaktadır. Günümüzde, eğlenmekten siyasete her alanda kendisinden faydalanırız ama işler bazı zamanlarda sadece bireylerin doğum günlerini kutladıkları ya da kedi videoları beğendikleriyle kalmaz. Kuşkusuz sosyal medya, en çok da dezenformasyon yayma ya da belli grubun fikrini değiştirme aracı olarak da kullanılır. Bunun en iyi örneğini Cambridge Analytica’da yaşadık. Bu durumda kanun koyucular da belirli sınırları koyma amacı güderler. Bu güdüye tetikleyen şey bazen sadece dezenformasyonu engelleme amacı değildir. En önemli olan şeyin “veri” olduğu dünyada, rakibin kozlarını bilmek oyunu şah-mata sürükler. Bu nedenle ülkeler kendi menfaatlerini korumak için ülkesindeki sosyal medya kullanıcılarının verilerini başka ülkelere vermek istemezler. İşte bu noktada ülkeler sosyal medya uygulamalarını yasaklarlar.
Amerikan medyasında en son Mark Zuckerberg’in veri ihlalleri üzerine davası yer alırken son gelişmeler gözleri TikTok’a çevirdi. Şirket, veri ihlalleri suçlamasıyla başı dertte. Bu sadece Amerika’da değil başka ülkelerde de söz konusu olmuştu. Amerika dışında Çin de Amerikan sosyal medya uygulamalarına erişimi engelliyor. Ortada bariz görünen fark ise Amerika’nın özgürlükler ülkesi olarak bilinmesi ve bu yasağın bir anlamda bireysel özgürlükleri kısıtlama potansiyeli. Amerika gibi bir ülkenin TikTok’u yasaklatmasının altında yatan nedenleri bu yazıda inceleyeceğim.
Özellikle Amerika, ilk olarak Monroe doktrininde kendi kıtasını Avrupa’dan ayırmaya çalışmış ardından Çin’de Açık Kapı politikası uygulanmış en sonunda ise 11 Eylül saldırılarından sonra “İç Güvenliğine” odaklanmıştır. Bu politikaların sonucunda önce kendi içlerinde birbirlerine karşı yaşadıkları paranoyalar bir gruba atfedilmiş ve dışarıdan gelen “bir şeyin” terörist olma ihtimali onları çok korkutmuş ve bu korku ile iç asayiş tedbirleri artmıştır. Daha önceleri kadınlara cadı, eşitlikçilere de komünist damgasıyla bakan ve onları avlayan Amerika 11 Eylül sonrasında okları Müslüman gruba yöneltmiştir. Bu hedeflerin hepsi Amerikan siyasetinin yegâne araçlarından birisi olmuştur. Rusya halihazırda bir sorunken Çin bir tehdit olarak görülmüştür.
Çin, özellikle Trump’ın Covid-19’a “Çin Virüsü” demesi, Amerika’da her zaman bir problem olarak görülür. Çin artık ucuz malların çıkarıldığı bir ülke olmaktan çok bir tehdit olarak görülmektedir. Bu neticede Amerika, TikTok’un verilerini Çin’e göndermesinin önünü kapama derdindedir. Nihai olarak TikTok bir Çin ürünüdür. Veriler, Çin’e gidiyor ve bu bir tehdit olarak algılanıyor. Halihazırda hükümet çalışanlarına bir kısıtlama bulunuyordu. Şimdi bu kısıtlamayı sivillere de yayma amacı güdülüyor.
Şimdi ne olacak?
TikTok’un, Çin ile olan bütün bağlantılarının silinmesi gerekiyor. Ürüne karşı en büyük tehditlerden birisi etki mekanizması. Çok geniş kitleler tarafından kullanılan TikTok bütünsel olarak sosyal medya kullanma biçimimizi değiştirdi. Bu değişim ile neredeyse bütün sosyal medya uygulamaları bu alanda ürünler çıkarmaya başladı ama hiçbiri TikTok’un yerini almışa benzemiyor. Akışkan içerik takip etme özelliği sayesinde bir anlamda bir sonraki videonun ne olacağının bilinmemesi başka kişiler tarafından empoze edilen fikirlerin yayılması için yer açıyor. Bu da dezenformasyon için büyük kolaylık. Bunlara ek olarak Amerika, TikTok kabul etmese de Çin’in TikTok’u kontrol ettiğini düşünüyor. Böyle bir ortamda özellikle kullanıcı yaşı genç olan kullanıcılar kolayca manipüle edilebiliyor. Bunun önlenememesi kimileri için bir tehdit, bu nedenle TikTok’un Amerikan yöneticiler tarafından böyle bir amaçlarla kullanılmadığının kanıtlanması gerekiyor.
Sonuç olarak, TikTok yasaklanırsa diğer uygulama geliştiricilerin de bu anlamda önlemler almasını gerektirecek. Bu insanları Çin’den gelen bütün yatırımlara karşı kuşkulu bakmaya itecek. Diğer yandan, Cambridge Analytica gibi bir olayın yaşandığı yerde asıl tehdit Çin midir sorusu ortaya çıkıyor.
Dünya Yapay Zeka alanındaki gelişmelerle ilgilenirken iki kutuplu dünya imgesi kendisini tekrardan diriltecek gibi duruyor. Bu durumda Soğuk Savaş gibi asıl savaş dijital ortamda olacak. Çünkü kitlelerin fikirleri sosyal medyada şekilleniyor. Genel kitle bir fikrini bilgi sahibi birine dayandırmaktansa. TikTok gibi sitelerde çok takipçili içerik üreticilerinin çıkardıkları varsayımlar daha cazip geliyor. Bu ortamda bilginin gerçekliğinden çok sunuluş şekli önem kazanıyor. Bu durumda bizler bir bilgi gerçek mi, bu bilginin altında hangi anlamlar yatıyor gibi sorularla uğraşmaktansa bizlere sunulan bilgiyi gerçek olarak görmeye başlıyoruz.
Sonuç olarak TikTok kapatılırsa kitleleri TikTok’un boşluğunu dolduracak alanlara yönlendirme adımları verilerin tehdit edilmediği konumlara yoğunlaşacak. Bu da Meta gibi Amerikan firmalarının önünü açacaktır. Diğer yandan başka ülkelerde de Amerikan sosyal medyalarını kapatma girişimi yapılırsa sonuçlar nasıl olur izlenip görülecek.
İlginizi çekebilir: Sosyal Medya Çağı: Tiktok’un Yükselişi