İskandinav ülkeleri diyince hemen hepimizin aklında refah içerisinde yaşayan, adeta Gargamel’i olmayan bir Şirinler Köyü canlanıyor öyle değil mi? Her sene “dünyanın en mutlu ülkeleri” listelerinde üst sıralarda bulunmaları da bunun bir nevi kanıtı niteliğinde. Peki, artık yalnızca oturduğumuz yerden imreneceğimize biz de bu ütopik mutluluk için aksiyon almaya başlasak nasıl olur? Başlıktan da anlaşılacağı üzere bugün bahsedeceğimiz konu friluftsliv felsefesi.
Öncelikle friluftsliv (telaffuzu free-loofts-liv) karşılığı açık hava yaşamı. Birebir çevirisiyse özgür-hava-yaşam. Yalnızca bir kelimenin ötesindeki bu felsefeye göre doğada olmak ve “insanların dünya ile doğuştan sahip olduğu bağın” keyfini çıkarmak bu felsefenin asıl amacı. Yani bir bakıma doğayı birebir hissedebilmek adına yapılan her şey bu felsefenin içerisine giriyor. Sırf bu düşünce bile içimizi huzurla doldurmaya yetebilecek güçte sanki…
Kelimenin türetilmesine gelecek olursak friluftsliv ilk defa Norveçli ünlü oyun yazarı ve şair Henrik Ibsen tarafından “På Vidderne” (Yüksekte) isimli şiirinde sakinlik ve temiz havanın zihni rahatlatmasını tanımlamak için kullanılmış. Yani bu felsefeyi bir nevi ona borçluyuz desek haksız sayılmayız.
Nordik geleneğinden Türkiye’ye…
Aslına bakarsak Nordik geleneğinde doğa aktiviteleri, kamp çok eskilerden gelen bir adet. Modern yaşantılarına ise bu gelenek müthiş bir mimariyle yansımış halde. İskandinav topraklarında şehirden uzak, doğa olan her yerde friluftsliv uygulayabilmek adına minik kulübeler mevcut. Hatta kulübelere ek olarak ağaç evlerden de bahsedebiliriz. Tahmin edersiniz ki Türkiye gibi doğa harikalarının barındığı bir ülkede bu felsefeyi uygulayabilmek de aslında bir hayli kolay. İstanbul’a yakınlığıyla Şile, Ağva, Sapanca hafta sonu şehirden uzaklaşıp doğayla baş başa kalmak için iyi alternatifler olabilir. Bunun haricinde Yedigöller, Olympos, Artvin, Fethiye ve daha sayılabilecek sınırsız doğal güzellik alanlarıyla kendi “friluftsliv”inizi uygulayabilirsiniz. Unutmayın ki ihtiyacınız olan tek şey, doğanın ta kendisi. Ayrıca tek yerde durmayı sevmeyen biriyseniz sizin için karavanlar da güzel bir alternatif olabilir. Böylece gönlünüzden neresi geçerse orada friluftsliv uygulayabilirsiniz.
Bilimsel olarak da doğayla baş başa kalmanın zihinsel ve fiziksel etkileri kanıtlanmış durumdayken neden kendinizi bu deneyimden mahrum bırakasınız?
Peki ya evimde friluftsliv alanı oluşturmak istiyorsam?
Öncelikle friluftsliv felsefesini evin içinde uygulamak istiyorsak doğallık anahtar sözcük olmalı. Örneğin ahşap evde bolca kullanılabilir. Döşemelik kumaşlarda keten, pamuk ve yün gibi doğal malzemeler tercih edilebilir.
Friluftsliv felsefesinin asıl amaçlarından biri ferahlayabilmekti, öyle değil mi? Peki, vaktimizin büyük bir çoğunluğunu geçirdiğimiz alan olan evlerimiz yeterince ferah değilken kafamızın içinin berraklaşmasını nasıl isteyebiliriz? Burada ise ikinci anahtarımız olan minimalist düzen akla geliyor. Fazlalıklardan kurtulmak kulağa fena gelmiyor değil mi? Bu değişime en azından bir şans vermekte fayda var… Üçüncü bir anahtarsa gün ışığı. Gün ışığından olabildiğince fazla faydalanabilmek adına evde açık ve saydam perdeler tercih etmek önemli.
Evinizde minik bir balkon, teras ya da bahçe varsa friuftsliv alanı kurmak için 1-0 önde olabilirsiniz fakat olmayanlar için de evin güneş alan bir köşesini seçerek oraya birbirinden farklı bitkilerinizi yerleştirebilir ve böylelikle doğal alanınızı oluşturabilirsiniz. Evinizde meditasyon, yoga ya da bazen yalnızca esneme, aslında gönlünüzden ne geçiyorsa o şekilde değerlendirebilmeniz için bir köşenizin olması ne hoş değil mi? Günün belli saatlerini her şeyden uzak bir şekilde o alanda geçirmek emin olun kendinize verebileceğiniz çok değerli bir armağan…
Kısacası bedenimizi dinlediğimiz sürece kendi minimal Şirinler Köyümüzü -tabii ki Gargamelsiz- kurmamız pek de zor olmasa gerek…
İlginizi çekebilir: Hayatınızı Kolaylaştırmak İçin Tasarlanmış Sıra Dışı Cihazlar