Biz insanlar gördüğümüz her olayın gerçek olduğuna inanma yönelimindeyizdir. Gözlerimizi bizi asla aldatmayan organlarımız olarak görür, onların da hata yapabileceklerini kabullenemeyiz bir türlü. Herkesin gördüğü, hatta hissettiği bir oluşuma ben çıkıp “Siz yanılıyorsunuz. Aslında öyle bir şey yok. ” desem çoğunuz deli olduğumu bile düşünürsünüz. Bu yazımda bir nevi delilik yapacağım diyebilirim. Yazımızın konusu Matrix ve Felsefesi.
Film Özeti
Eğer aranızda filmi izlemeyenler varsa onlar için kısa bir özetini geçmek isterim. Filmimiz gelecekte geçiyor. Robotlar ve insanların savaşları sonucunda robotlar, insanlara karşı üstünlük kazanıyor ve onları enerji kaynakları olarak kullanmaya başlıyorlar. İnsanlar bu durumu fark edemesin diye de onları bir simülasyonun içinde yaşatıyorlar. İnsanlar gündelik hayatlarını yaşadıklarını zannederken aslında robotlar tarafından şarj aleti olarak kullanılıyorlar diyebiliriz. Aksiyonuyla ve yaşattığı gerilimiyle gayet doyurucu bir filmdir Matrix.
Matrix’in Felsefesi
Akvaryumdaki bir balık olduğunuzu hayal edin. Tüm gününüz küçücük bir alanda yemek yemek ve yüzmekle geçiyor. Arada bir diğer balık arkadaşlarınızın yanına gidiyor, muhabbet ediyorsunuz. Her şey çok güzel. Sonra aniden bir gün içinde yaşadığınız, eviniz olan akvaryum hareket etmeye başlıyor. Sahibiniz sizi akvaryumunuzdan alıp okyanusa atmaya karar vermiş. Artık eviniz yok. Eski hayatınıza dair hatırladığınız hiçbir şey yok. Artık başka bir gerçekliktesiniz. Her şey çok farklı. “Dünyanız” çok farklı. Uçsuz bucaksız okyanusta bir başınasınız. İşte The Matrix, bizlerin “Ben de akvaryumdaki bir balık olabilir miyim? ” diye düşünmesine yol açan bir başyapıt. Yaşadığımız hayatın doğallığının bir yanılsama olabileceği fikrini akıllarımıza yerleştirdi. Belki de bu yazıyı okurken sizlerin de zihinlerinde benzer fikirler döndüğü olmuştur.
Simülasyon Teorisi – Bizler de bir Metaverse evreninin içinde olabilir miyiz?
Bu teoriyi birçok bilim ve iş insanı tarafından duymuş olabilirsiniz. Simülasyon teorisi, yaşadığımız evrenin daha üstün varlıklar tarafından düzenlenmiş bir tasarı olduğunu öne sürer. Son zamanlarda gündem olan Metaverse evreninin de aslında bir simülasyon olduğunu düşündüğümüzde daha gelişmiş teknolojilerle daha ayrıntılı ve hatasız bir yapay evren tasarlamanın mümkün olabileceğini söyleyebiliriz. Halbuki henüz yaşadığımız evrenin simülasyon olduğuna dair bilimsel bir kanıt bulunmamakta. Simülasyon içinde olduğumuzu ya da olmadığımızı kanıtlayacak bir argüman yok sonuçta. Doğal olarak hiç kimsenin doğru cevabını bilmediği bir soru olarak gizemini koruyor bu teori.
Sonuç
Duygusal açıdan baktığımızda, aslında yaşadığımız evrenin yapay olup olmaması çok da mühim bir olay değil. Sonuç olarak, bizler bunu fark edemeyecek durumdaysak bizi etkileyen pek bir şey olmamalı. Zaten insan aklıyla böyle bir farklılığı ayırt edebilecek yeterlilikte de değiliz, en azından şu anki teknolojilerimizle. Yine de farklı bakış açılarını göz önünde bulundurmak bizlerden bir şey eksiltmeyecektir. Önemli olan, bir konuya dair değişik yaklaşımları bilimsel bir süzgeçten geçirebilmek ve yeni bakış açıları kazanmaktır.
İlginizi çekebilir: Metaverse Nedir? Metaverse İle Birlikte Hayatımızda Neler Değişecek?