Daha önce hiç çok sevdiğiniz birini üzgün gördüğünüzde onun acısını paylaşırken bir anda kendinizi yetersiz hissettiğiniz oldu mu? Bu gibi anlarda karşımızdakinin içine girip bir şeyleri tamir etme isteğiyle dolsak da genellikle mucizevi destekler gelemiyor elimizden. Eğer size de bu kadarı yeterli gelmiyorsa bugün bahsedeceğimiz yöntem çözüme giden yolda iyi bir araç olabilir.
Ho’oponopono, öncelikle işe o üzüntüyü bu kadar derinden hissetmemizin aslında bizimle alakalı bir mesele olduğunu kabullenerek başlamamızı isteyen bir teknik. En genel anlamda eğer kendi içimizde bu düşük enerjiyi dengeleyebilirsek karşımızdakini de iyileştirebileceğimizi vadediyor.
Kelime anlamı olarak ise Hawaii dilinde “zihinsel temizlik” anlamına geliyor.
Gelelim nasıl ünlendiğine…
Aslında Ho’oponopono’nun bu kadar ünlenmesi Hawaii Devlet Hastanesi’nde suç işleyen akıl hastalarının bulunduğu adli birimin bu yöntem sayesinde 4 sene sonunda kapanmasıyla gerçekleşti. Önceleri hastalar tarafından saldırıya uğrama korkusundan terapistler bu birimden ayda bir istifa ediyorlarmış. Söylenene göre Dr. Ihaleakala Hew Len (bu başarının sahibi) hastaların yalnızca dosyalarını inceleyerek, onları hiç yüz yüze görmeden taburcu olmalarını sağlamış. Kulağa çılgınca gelen bu yöntemi nasıl uyguladığını sorduklarındaysa Dr. Len “Ben kimseyi iyileştirmedim. Onları yaratan kendi içimdeki parçayı iyileştirdim.” yanıtını vermiş.
Kulağa mucizenin karşılığı gibi gelen Ho’oponopono, Hawai halkının halihazırda kullandığı bir kendini arındırma yöntemi. Zero Limit kitabı sayesinde batı dünyası da bu tekniği tanımış oldu. Ayrıca değinmekte fayda var ki Dr. Len de bu tekniği Morrnah Nalamaku Simeona adında yerli bir şifacıya borçlu.
Neden bütün bunlar benim başıma geliyor?
Eski Hawaiililer yapılan her doğru ya da yanlış hareketi insanın kendi içinde hatırladığına inanırlardı. Bilimsel araştırmalardan öğrendiğimize göre de atalarımızın anıları DNA’larımızda mevcut. Dolayısıyla bilinçdışı zihnimiz farkında bile olmadığımız tonlarca anıyla yüklü, bu anıları ise bilinçaltımız taşımakta. Bu mantıktan yola çıkarak dünya üzerinde var oluşumuzdan çok daha öncelerine dayanıyoruz aslında. Bu da bizi “İçeride ne varsa dışarıda onun yansımasını görüyoruz.” felsefesine sürüklüyor. Bu lafın üzerine biraz düşündüğümüzde de başımıza gelen her şeyin aslında bizim sorumluluğumuzda olduğu düşüncesi meydana geliyor. Bu düşüncenin amacı kendimizi olanlar için suçlamak değil yalnızca sorumluluklarımızı yetişkin bir birey olarak kabul etmekten geçiyor.
Bu kısmı kısaca özetleyecek olursak içimizde bizden öncekilerin hasarları; atalarımızın, doğduğumuz coğrafyanın, bu sokaklardan geçmiş diğer insanların, hepsinin eksikliğiyle yaşantımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Bu bahsettiğim tüm kişilerin tek tek karşısına geçip o hasarları onaramayız elbette -özellikle çoğunun artık fiziksel olarak burada olmadığını düşünürsek bu durum tamamen imkansızlaşıyor.- fakat kendimizde bir şeyleri düzelterek diğerlerine de iyi gelebiliriz. Aynı kelebek etkisi misali yani…
Dışarıdaki o seslerden arınarak dengeye gelebilmek, kendi bilişimize -yani aslında sıfır noktasına- ulaşabilmeyi de bu teknikle sağlayabiliriz.
Peki gelelim nasıl Ho’oponopono uygulayacağımıza
Aslına bakarsak şu ana kadar konuştuklarımızı eğer gerçekten kabullendiysek bu aşama işin en eforsuz ve keyifli kısmı… Dört cümleyi hayatımıza alarak Ho’oponopono uygulamak mümkün. Öncelikle sorunumuzu düşünmemizi istiyor Ho’oponopono tekniği. Sorunumuzun tüm sorumluluğunu aldığımızı kabul ederek içten bir “Seni seviyorum.” ile temizliğe başlayabiliriz. Aslında bunu söyleyerek bilinçaltımızdaki her şeyi de sevdiğimizi söylemiş oluyoruz. İkinci aşamada özür dileyip, bu soruna yol açan bilip bilmediğiniz her şey için “Beni affet.” diyebiliriz. Son aşamada ise bilinçaltımıza, onda temizlik yapmamıza izin verdiği için teşekkür ederek Ho’oponoponomuzu sonlandırabiliriz.
Sözcüklerin büyüsüne ne kadar inanıyorsunuz bilemiyorum fakat gerçekten sıkıştığımız anlarda dört cümlenin orada durduğunu bilmek iyi kötü bir güven sağlıyor insana. Şimdi ben de buraya bir Ho’oponopono bırakmak istiyorum ki sorunların içinde boğulacak mıyım diye can çekiştiğimiz anlarda bizimle olsun.
Seni seviyorum. Özür dilerim. Beni affet. Teşekkür ederim.
İlginizi çekebilir: Netflix’in Yeni Bakış Açıları Kazandıracak Dizisi: Snowpiercer