Günümüzde görsel ve işitsel iletişim araçlarının en popüleri televizyondur. Dünyanın neresinde olursanız olun evin içinde en az bir televizyon görmek mümkündür. Televizyonlar, yıllar içerisinde şekil ve özellik olarak çok gelişti. İlk çıktığında neredeyse oda büyüklüğünde, tek kanallı ve siyah beyaz yayın yapan televizyonlar vardı. Şimdilerde ise 3 boyutlu filmler izleyip oyun oynayabileceğimiz plazma televizyonlar satışta. İlk televizyon yayını 1928 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşti ve 1968 yılında Türkiye’de televizyon yayınına başlandı. Yayınların başlamasından bugüne ülkemizde ve dünyada kanal sayıları ve yayınlanan içerikler hızla arttı. Zamanında sadece siyah-beyaz ve haber yayını yapan kanallara şimdilerde birbirinden renkli alemleri izlediğimiz belgesel kanalları, ödüllü filmleri izlediğimiz film kanalları ve daha birçok farklı kanal eklendi.
Tüketim Kültürü
Televizyonun yaygınlaşması ve popülerleşmesi, televizyon ve TV platformlarının satışlarını ciddi oranda artırdı. Televizyon izlemenin popüler hale gelmesi ve televizyonların her haneye girmesiyle televizyon, toplumu da etkilemeye başladı. Bu etkileşim medya sayesinde gerçekleşti. Zamanla medya toplumları etkileyen en önemli faktörlerden biri haline geldi. Dolayısıyla görsel medya günümüzde bir tüketim kültürü oluşturdu. Televizyon dizileri tüketim kültürünün pazarladığı ürünler haline geldi. Eskiden televizyon dizileri ülkelere göre değişiklik göstermekteydi. Görsel medyanın oluşturduğu kültür büyüdükçe izlediğimiz diziler de çeşitlenmeye başladı. Artık herkes evinde çok çeşitli diziler izleyebiliyor, başka ülkelerde yayınlanan dizilere erişebiliyor. Herkesin her içeriğe ulaşmasını sağlayan en önemli araç internetin yarattığı dijital platformlardır. Netflix, BluTV, Amazon Prime Video gibi dijital yayın platformları farklı ülkelerin içeriklerine birçok dilde erişilmeyi sağladı. Dijital platformlar sayesinde ülkeler arasında kültür ve dil etkileşimi başladı. Altyazılı diziler izleyerek yabancı dil öğrenebilir, dizilerin işlediği kültürleri öğrenebilir hale geldik. Yayın platformlarının artması içerik çeşitliliğini de genişletti. Tarihi dizilerden fantastik dizilere sit-com ve polisiye olmak üzere birçok dizi türü yaratıldı. Bu çeşitlilik ve erişim kolaylığı sadece izlediklerimizin sayısını artırmakla kalmadı hayatımıza olan etkisini de artırdı. Dünyanın her yerinden izlenebilen diziler popülerleşti ve global olarak ses yarattı.
Ekrandan Hayatımıza…
Dizilerin izleyenler üzerindeki etkisini 2019 yılında yayınlanan “Chernobyl” adlı 5 bölümlük mini dizisi sayesinde gördük. Çernobil nükleer reaktör kazasının üzerinden 33 sene geçmesine rağmen mini dizi bu kazanın tekrar dillere düşmesine sebep oldu. Kazanın gerçekleştiği yer olan Ukrayna’ya turist akını gerçekleşti. Tarihi ve gerçek olayların dışında tamamen kurgu olan diziler bile insanları harekete geçirdi. 2020 yılının Ekim ayında dijital platform Netflix’te yayınlanan “The Queen’s Gambit” dizisi dünya çapında 28 gün içinde 62 milyon kullanıcı tarafından izlendi. Netflix, şimdiye kadar platformunda en çok izlenen mini dizi olduğunu açıkladı. “The Queen’s Gambit” dizisi sadece izlenmeleri artırmadı. Dünyada birçok ülkeye satranç takımı satan Galat Games şirketi dizinin yayınlanmasından itibaren geçen iki ayda satranç takımı satışlarının yüzde 1.048 arttığını açıkladı. Küresel çapta ses getiren diziler izlenmeleri arttırdı, çekildiği ve dizinin geçtiği yerlere turist akınına sebep oldu. Ayrıca dizilerle ilgili hediyelik eşya, defter ve kıyafet gibi ürünlerin tahmin edilemeyecek oranda satışını sağladı. Diziler toplumların üzerinde sadece tüketim odaklı değil sosyal ve psikolojik etkiler de yarattı.
13 Reasons Why
Psikolojik etkilere kitaptan uyarlanan ve konusu yüzünden tartışmalara neden olan “13 Reason Why” dizisini örnek gösterebiliriz. Dizi bir lise öğrencisinin kendi hayatını sonlandırmasını anlatıyor ve tetikleyici görüntüler içeriyor. Dizinin yayınlamasından sonra Michigan Üniversitesi tarafından psikiyatrik tedavi gören intihara meyilli gençlerin üzerinde bir araştırma yapıldı. Diziyi izledikten sonra araştırma grubundaki gençlerin %49’unda intihar riskini artırdığı ortaya çıktı. Bir başka habere göre Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida eyaletinde intihar eden genç kızın annesi diziyi ve yayıncı kuruluş Netflix’i suçladı. Televizyon dizilerinin her zaman iyi etkiler yaratmadığını bu örnekte gördük.
The Handmaid’s Tale & La Casa De Papel
Televizyon dizilerinin siyaset dünyasında sembol olarak artan popülaritesine de tanık olduk. Geçtiğimiz yıllarda dünya çapında birçok protesto, halka açık gösteri gerçekleşti. Protestolar artıkça “The Handmaid’s Tale” dizisinde kadın haklarını protesto etmek için hizmetçiler gibi giyinen insanlar, “La Casa De Papel” dizisindeki gibi kırmızı tulumlar giyen protestocular görmeye başladık. Evimizde rahatça izlediğimiz diziler politik davranışlarımızı şekillendirdi ve dizideki semboller bize güçlü politik araçlar sağladı. Televizyon ve dijital platformdaki diziler tamamen postmodern hayatın bir parçası haline geldi. Diziler toplumumuzda kültürel, sosyolojik ve psikolojik birçok etki yarattı.
İlginizi çekebilir: Yazıları İlgi Çekici Kılan Detay: Tipografi