Sosyal girişimcilik özellikle gelişmiş ülkelerde hızla artan bir trend. Dünyanın en iyi okullarından mezun olan öğrenciler yatırım bankacılığı, yönetim danışmanlığı gibi eskinin prestijli sektörlerinden uzaklaşıp girişimciliğe, özellikle sosyal girişimciliğe yöneliyor. Kurumsal hayatın negatif yönlerinin daha iyi anlaşılması ve günümüzdeki sermaye bolluğunun bu yönelim üzerinde büyük bir etkisi var tabii.
Ne olursa olsun bu durum sivil insiyatif hareketinin başından beri yaşadığı “yetenek edinme” sorununu çözmeye başlamışa benziyor. Bahsettiğim şey şu; bundan 10 yıl önce en iyi üniversitelerden mezun olan yeni yetenekler hem kurumsal hayatın zorluklarını bilmiyorlardı. Ve etrafındaki insanlar tarafından yapılan baskılar yüzünden yukarıda bahsettiğim sektörlere veya uluslararası şirketlere yöneliyordu. Dolayısıyla sosyal etki yaratacak projeler üzerinde çalışacak yetenekli insanlar bulmak oldukça zordu.
Fakat günümüz koşullarında sosyal girişimciliğin gittikçe popüler olmasıyla beraber sosyal etki yaratan projeler de gittikçe yaygınlaşmaya başladı. Bu sayede sivil toplumun bağış temelli sürdürülebilirliği büyük soru işareti olan modeli popülerliğini kaybediyor. Günümüzde çok daha sürdürülebilir ve yenilikçi olan bu sosyal girişimcilik modeli sivil toplumu çok farklı bir yere taşımaya ve yaratacağı sosyal etkilerle dünyayı daha iyi bir yer yapmaya başladı bile.
Ülkemizde ise sosyal girişimcilik arka planda kalan bir alan. Girişimciliğin bile değerinin yeni yeni anlaşıldığını düşünürsek bu çok da şaşırtıcı değil aslında. Özellikle Avrupa ve Amerika’da olan özel sosyal girişimcilik yasaları ve vergi muafiyetleri olmaması bu alanın geride kalmasının temel sebepleri arasında sayılabilir. Tabii sadece yasa yapıcıları suçlamak çok da doğru olmaz. Türkiye’nin sosyal bilinç ve “değer yaratma” konularında hala kat edeceği fazlasıyla yol var. Değer yaratmanın sadece para kazanmak olmadığı, aynı zamanda bir “etki” yaratmanın ve içinde yaşadığımız toplumu daha iyi bir yer hale getirmenin gerekliliği maalesef ülkemizde henüz gündemde olmayan bir tartışma.
Son günlerde sosyal girişimcilik üzerine yapılan yatırımlar ve düzenlenen programlar ise bu eksiğin yavaş yavaş fark edildiğini bize gösteriyor.
Girişimcilik ekosisteminin sadece “gözlerinde dolar işaretleri olan” insanlardan oluşmadığı, etki yaratmaya çalışan insanları da barındırdığı fikri gün yüzüne çıkıyor. Bu konuda özel olarak bütün sosyal girişimcilik ekosisteminde bizim bu konu hakkında farkındalığımızı arttıran bir kaç girişime teşekkür etmemiz gerekir. Otsimo, Fazla Gıda, Evreka, Givin, Askıda Ne Var, WeWalk
Örneğin: Otizmli bir kardeşi olan Zafer Elcik ve ekibinin otizmli çocukların eğitiminde kullanılmak üzere çıkardığı Otsimo sadece para kazanmayı amaçlamıyor. İyiliğin kalplere dokunabileceğini hepimize gösteriyor. Görme engellilerin hayatında bir fark yaratmak amacıyla geliştirilmiş akıllı, ergonomik, güvenilir ve anlaşılır bir baston üreten girişim WeWalk hepinizin yaptıkları ile içini ısıtıyor.
Diğer potansiyel sosyal girişimcilere örnek ve ilham oldukları ve ülkemizde sosyal girişimcilik bilincini arttırdıkları ve bana ilham verdikleri için kendi adıma bir sosyal girişimci adayı olarak teşekkür ediyorum. 🙂
Senin de İlgini Çekebilir: Ar-Ge Departmanı Nedir? Ne İş Yapar?