Dijital Ayak İzi Nedir? Nasıl Bilinç Kazanabiliriz?

Pandemi sebebiyle dünya genelinde akıllı telefon, bilgisayar ve internet kullanımının yüksek seviyelere ulaşmasıyla birlikte pek çok meslek grubu çalışmalarını online olarak gerçekleştirmeye başladı. Covid-19’un hayatımıza girmesiyle gelişen ve değişen teknoloji sayesinde yılın trendleri arasında artık “dijital ayak izi” ifadesi yer alıyor. 

Peki dijital ayak izi nedir, dijitalleşen dünyada attığımız her adımın yıllar boyu bizi takip edeceği bilgisi doğru mudur, bıraktığımız verilerin önüne geçebilir veya avantaja çevirebilir miyiz? Gelin bu soruların cevabını birlikte arayalım.

Dijital ayak izi nedir?

Dijital ayak izi; interneti kullanırken tıkladığınız her bağlantı, girdiğiniz her internet sitesi ve yolladığınız her mail aracılığıyla oluşturduğunuz veriler bütününün oluşturduğu izdir. Pasif dijital ayak izi bilinçsiz olarak bıraktığınız veriler bütünü iken aktif dijital ayak izi bilinçli olarak çevrimiçi platformlarda bıraktığınız veriler bütünüdür. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte karşımıza çıkan pek çok reklam aslında telefonumuzda mikrofonu kullanmasına izin verdiğimiz uygulamaların yaptığı ortam dinlemelerine dayanıyor. Sosyal medyada yapılan paylaşımları kaç saniye incelediğiniz ve içeriklere gerçekten bakıp bakmadığınız telefonların kamerası üzerinden yapılan göz taramaları ile ölçülüp kontrol ediliyor. Bir internet sitesini ziyaret ettiğinizde arama motorları tarafından kaydedilen arama geçmişiniz pasif ayak izinize örnek iken bir e-posta göndermek, Twitter’da tweet yayınlamak, Facebook’ta bir durum güncellemesi yapmak veya Instagram’da bir gönderi beğenmek sizin aktif dijital ayak iziniz olarak kaydediliyor.

Dijital dönüşümün pek çok avantajı bulunurken aynı zamanda birçok dezavantajı da bulunuyor. Ücretsiz olarak gerçekleştirilen her aramanın aslında dünya için bir bedeli olduğunu söylemekle birlikte internet üzerinden gerçekleştirilen her aktivitenin küresel havacılık endüstrisi kadar CO2 salınımına yol açtığını bilmenizde fayda var. Google üzerinden yapılan her arama, tüm internetteki karbon ayak izinin %40’ını oluşturuyor.

Gerçekleştirilen “ücretsiz” erişimin bedelleri kişisel verilerin paylaşımıyla ödeniyor. Yapılan her arama, tıklanan her bağlantı, kaydettiğiniz veya beğendiğiniz her gönderi bir iz bırakırken bu izlerin karşınıza reklamlar, ürün yerleştirmeleri olarak geldiğini, çok beğenip de alamadığınız o ayakkabının her sitede sizi takip ettiğini pek çoğunuz tecrübe etmişsinizdir. İnternet üzerinde siz farkında olsanız da olmasanız da yaptığınız her eylem sonucunda davranış, tüketim, siyasi görüşünüz, ilgi alanlarınız veya giyim tarzınıza yönelik bir profil oluşturuyorsunuz. Dünyanın dört bir yanından pek çok reklamcı, şirket ve siyasi bu verileri kendi amaçları doğrultusunda kullanıyor. Sosyal medya platformları oluşturduğunuz profilleri; pazar optimizasyonu yapmak, kişiye özel reklam sistemleri oluşturmak ve hatta seçmenlere özel bölgesel seçim kampanyaları düzenlemek üzere şirketler ve siyasilere satıyor.

  • 2014 yılında Facebook’un 50 milyon kişisel kullanıcı verilerini Cambridge Analytica’ya satmasıyla siyasiler, seçmenler hakkında ayrıntılı bir psikolojik profil edinebildiler. O dönemden sonra başkan adaylarının verileri kullanarak demografik yapıya uygun şekilde seçim kampanyaları düzenlemeleri ile başlayan tehditler, seçimlerin manipüle edilmesi ve kişisel verilerin kötü amaçlarla kullanılması şeklinde zincirleme olarak devam ediyor.
  • Cambridge Analytica skandalı olarak geçen bu olaydan sonra uzmanlar Facebook kullanıcı sayılarının azalacağını düşünürken Facebook kullanıcı sayısı skandaldan 1 ay sonra zirvesine ulaştı ve günden güne artmaya devam ediyor.

Dijital ayak izimizi azaltma ve verilerimizi kontrol altına alma adına biz neler yapabiliriz?

  • Öncelikle adınızı arama motorlarında aratarak dijitalde bıraktığınız ayak izinizi görebilir, unuttuğunuz ve kullanmadığınız fakat üyeliğinizin olduğu hesapları dondurarak daha dikkatli internet kullanmaya başlayabilirsiniz.
  • Farklı e-posta adreslerine sahip olarak kişisel ve profesyonel hayatınızı ayırabilir, sosyal profiliniz ile kurumsal imajınız arasına mesafe koyabilirsiniz.
  • Kullanılan cihaz ve uygulamaların gizlilik ayarlarını gözden geçirerek uygulamanın ihtiyaç duymadığı kamera, konum, fotoğraflar gibi kişisel verilerin paylaşımlarını kapatabilirsiniz.
  • Tarama geçmişinizi mümkün olduğunca sık temizleyerek ve bilgisayarınızda aktif durumda bir güvenlik uygulaması bulundurarak olası tehlikelerden korunabilirsiniz.
  • Bültenine abone olduğunuz fakat okumadığınız ve artık zaman geçirmekten keyif almadığınız dergi ve gazetelerden aboneliklerinizi sonlandırabilirsiniz.

Yukarıdakilerden yola çıkarak siz unutsanız bile internetin güçlü bir hafızası olduğu fikrini kabul edip yaptığınız paylaşımların içeriklerine dikkat edebilir ve “ücretsiz” olarak kullandığınız pek çok uygulamanın sizin verileriniz karşılığında bu hizmetleri verdiği bilincini kazanabilirsiniz.

Eğer siz de dijital ayak izinizin ne gibi sonuçlara yol açabileceğini, kim tarafından korkuyla beslendiğimizi ve şirketlerin ne gibi politikalar izlediğine yakından bakmak istiyorsanız “The Great Hack” belgeseline göz atabilirsiniz!

İlginizi çekebilir: Teknolojinin Yeni Getirisi: Akıllı TV

Youthall’u takip et iş ve staj ilanlarını da kaçırma!

Bir yanıt yazın