Çağımızın en büyük tehditlerinden biri olan iklim krizinin gerçekliğini her gün daha çok hissediyoruz. İklim dengesinin bozulması şeklinde yaşanan iklim krizi; orman yangınları, seller, zorunlu göçler, sağlık sorunları ve anormal hava olayları gibi birçok felakete neden oluyor. Her geçen gün artmakta olan bu felaketlere 2019 yılında “eşi benzeri görülmeyen bir artışta” olmalarıyla ilgili dikkat çekilmişti. Bugün ise iklim krizinin en kötü sonuçlarının önüne geçebilmek için tam 9 yılımız kaldı. Bu sınırlı süre ve her geçen gün dünyanın birçok yerinde şahit olduğumuz felaketler, birçok kişiyi çevresel anlamda kaygılı ve korku dolu hissettiriyor. Öyle ki kaygı ve endişe bozukluğu olarak tanımlanan anksiyete, artık “eko-anksiyete” olarak tanımlanan bir türe sahip. Peki, “ekolojik kaygı” olarak tanımlayabileceğimiz eko-anksiyete tam olarak nedir? Eko-anksiyete karşısında neler yapılabilir? Yazımızda bunlardan bahsedeceğiz!
Eko-Anksiyete Nedir?
“Ekolojik kaygı” veya “iklim anksiyetesi” olarak da açıklayabileceğimiz eko-anksiyete; yaşanabilecek ekolojik felaketlerden kaygı, korku ve endişe duyma durumudur. Hem içinde bulunduğumuz zamandaki hem de gelecek zamanlardaki olası felaketleri düşünerek “sürekli” bir endişe duyma hali olan eko-anksiyete, dünya ve içindeki tüm canlılar için hissedilen belirsizlik ve umutsuzluk duygularıyla baş gösteriyor. İklim anksiyetesi en çok genç kuşaklarda ve kadınlarda görülmekte olup aşağıdaki belirtileri kapsıyor:
- Dünyanın ve içinde bulunan canlıların geleceğine dair endişe, umutsuzluk, stres
- İklim krizi karşısında önlem almayan insanlara ve özellikle eski jenerasyona kızgınlık
- Tedbirlerin yetersiz olduğunu düşünerek yaşanan çaresizlik ve güçsüzlük hisleri
- Kontrol altına alınamayan iklim felaketlerinin yarattığı travmalar, tehdit altında hissetmek
- Kendi seçimlerine ve karbon ayak izine dair suçluluk hissi
- Konsantrasyon bozukluğu
- Uykusuzluk, iştahsızlık
- Depresyon
Bu belirtilere sahip olan herkesin eko-anksiyete yaşadığını söylemek doğru olmayacaktır. Burada önemli olan bu duyguların sürekli bir şekilde yaşanıyor olması ve kaygının normal düzeyinden uzaklaşmasıdır. Yaşadığımız olaylar ve öngördüklerimiz karşısında kaygı duymamız çok normaldir; öyle ki geçtiğimiz günlerde iklim kriziyle ilgili olarak The New York Times’da yayınlanan makalenin “No One Is Safe” (Kimse Güvende Değil)” gibi bir isme sahip olması bile yaşanılan tehdit ve endişeyi göz önüne sermeye, bizleri kaygı dolu hissettirmeye yetiyor. İklim krizi karşısında harekete geçmenin en önemli yollarından birinin “endişelenmek” olması ise bambaşka bir durum yaratıyor.
Peki, Eko-Anksiyete Karşısında Neler Yapılabilir?
Eko-anksiyete yaşayan bir kişiyseniz yüksek farkındalıklı ve duyarlı biri olduğunuzu söylemek pek de zor olmayacaktır. Bu sebeple aşağıda vereceğimiz öneriler sizi harekete geçirip daha iyi hissetmenize yardımcı olabilir:
- Amerikan Psikoloji Derneği’ne göre eko-anksiyete ile başa çıkmanın en önemli yolu, zihinsel açıdan güçlenmek. Bu; duygularınızı çevrenizdekilerle paylaşmanız, güçlü bağlar kurmanız ve desteklenmiş hissetmenizle gerçekleşebilir. Aynı zamanda hislerinizi paylaştığınız aileniz ve arkadaşlarınız da bu konularda bilinçlenebilir.
- Sürdürülebilir ve çevre dostu bir yaşamı seçebilirsiniz. Sürdürülebilir bir yaşamla ve vegan beslenmeyle karbon ayak izinizi azaltabilirsiniz. Karbon ayak izini artıran en büyük etmenlerin hızlı moda alışkanlıkları ve et tüketimi olduğunu düşündüğümüzde, sürdürülebilir ve vegan yaşam tarzı yapabileceğiniz en güzel seçimler olacaktır.
- Gönüllü çalışmalara katılabilirsiniz. Çevre ve iklim ile ilgili dernek ve vakıflarda etkin olabilir, doğaya fayda sağlayabilir ve insanları bilinçlendirebilirsiniz. Aynı zamanda gereken bilince sahip insanlarla bir arada olmak, sizi daha umutlu hissettirebilir.
- Günlük alışkanlıklarınızı değiştirebilirsiniz. Poşet yerine bez çanta, plastik bardak ve pipetler yerine termoslar ve bambu pipetler kullanabilirsiniz. Bunlar gibi birçok seçim kişisel sorumluluklarınızı yerine getirerek kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olur.
- Telefon ve bilgisayarlara uzun süreler maruz kalmak, internette rastlanan haberler, gerçek dışı paylaşımlar da eko-anksiyete yaşamanıza neden olabilir. İmkanınız varsa ekranlardan biraz uzaklaşmak, doğayla vakit geçirmek, toprakla ilgilenmek sizi iyi hissettirmeye yardımcı olacaktır. Dünyada çevresel bir felaket gerçekleştiğinde sosyal medyaya doğru zamanda ara vermek ise kötü şekilde etkilenmenize engel olacaktır.
- Ekolojik felaketler için duyduğunuz kaygı kontrolden çıkıyor ve gittikçe şiddetleniyorsa bir doktora danışabilir ve profesyonel bir yardımla bu kaygıyı hafifletebilirsiniz.
İklim krizinin gerçekliği gibi artık iklim anksiyetesi de bir gerçek. Çevreyle ilgili kronik bir kaygı durumuna sahip olsanız da olmasanız da hepimizin tek bir evi olduğunu unutmadan, değişimin kendinizden başlayacağına inanarak önemli adımlar atabilirsiniz. “Gezegenimiz için en büyük tehditin, onu başkasının kurtaracağı inancı” olduğunu unutmamalısınız.
İlginizi çekebilir: Yeni Bir İşin İlk Adımı: Oryantasyon Süreci
Youthall’u takip et iş ve staj ilanlarını da kaçırma!