Yaşadığımız dönemde dünyayı kasıp kavuran Covid-19 pandemisinin yanı sıra bir başka durdurulamayan pandemi de pusuda bekliyor. Bilgiye bu kadar hızlı ulaşabildiğimiz bir çağda yanlış bilginin yayılması da bir o kadar hız kazandı ve sanal bir pandemiye dönüştü. Özellikle son bir yıldır gündemden düşmeyen Covid-19 salgınıyla ilgili yanlış bilgilerin yayılma hızı bu sağlık krizinin kontrol altına alınmasını daha da güçleştirirken hayatlarımıza ikinci bir pandemi daha yerleştirdi. Fiziksel sağlığımızı korumak için durmadan mücadele ettiğimiz bu günlerde Covid-19 ile ilgili bilgi kirliliğinin yarattığı stres de ruhsal sağlığımız için bir tehlike oluşturuyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün de sözlüğüne giren yanlış bilgi salgını infodemi nedir ve infodemiyle nasıl mücadele edilebilir?
Dünya Sağlık Örgütü; infodemiyi bilgi kirliliği oluşturarak kolektif travma yaratmak, toplumların psikolojisini bozmak; toplumsal bağışıklığı, direnci, güveni veya tepkiyi ortadan kaldırarak insanların ve toplumların ruh ve beden sağlığını bozmayı amaçlayan bir salgın türü olarak tanımlıyor. Covid-19 salgınının yarattığı küresel gündem ve panikle beraber infodemi de virüs kadar hızlı bir şekilde yayılıyor. Elbette bu bilgi kirliliği salgınının en büyük kaynağı, artık hayatımızın vazgeçilmezi hâline gelen internet. Türkiye en yoğun internet kullanımını gerçekleştiren ülkelerden bir tanesi olduğundan infodemi ülkemizde yaygın bir sorun olmaya devam ediyor.
İnfodemi nasıl bulaşıyor?
Yalnızca başlıklarını okuyup içeriğini incelemeden geçtiğimiz haberler, sosyal medyada anonim hesaplardan paylaşılan teyitsiz bilgiler, uzun haberleri okumaktan sıkıldığımız için bunları kendince açıklayan ikincil kaynaklar gibi hız çağının getirileri olan alışkanlıklar infodemiyi yaygınlaştıran unsurlar. Üstelik farklı kaynaklardan edindiğimiz ve doğruluğundan emin olmadığımız bu bilgileri paylaşarak bilgi kirliliğinin artmasına kendimiz de sebep olabiliyoruz. Covid-19 salgınının Türkiye’ye yeni ulaştığı sıralarda WhatsApp gruplarında sıkça paylaşılan ve bir noktadan sonra kaynağı belirsiz hâle gelen ses kayıtları infodeminin günlük hayatlarımızdaki en bariz örneklerinden biri. Doktor bir yakınım şöyle söylüyor, bir arkadaşımın tanıdığı bir sağlık çalışanı böyle diyor şeklinde ikincil, üçüncül ve hatta daha uzak kaynakların yaydığı bu bilgiler hem toplumda paniğe yol açıyor hem de yanlış bilgilerin yayılmasına sebep olabiliyor.
Dijital medya her ne kadar günümüzün birincil haber kaynağı olarak görülse de özellikle korona virüs salgınının ardından geleneksel medyaya olan güven artma eğilimi gösteriyor. Dijital medyanın hızı, kullanım kolaylığı ve geleneksel medyaya göre daha özgür bir iletişim ortamı olmasına rağmen gazete ve televizyon haberciliğinin daha güvenilir bulunmasının en önemli sebeplerinden biri dijital mecralardaki infodemi yoğunluğu. Halihazırda muazzam bir hızla artan dijitalleşme, Covid-19 sonrası hayatın neredeyse her alanının dijital ortamlara taşınmasıyla kaçınılmaz hâle geldi. Böylece zaten son derece yoğun olan online bilgi akışı katlanarak büyüdü. Bu durumda sosyal medya kullanıcılarının edindikleri haberleri paylaşmadan önce “fact-checking” yani elde ettikleri bilgileri doğrulama sorumluluğu infodeminin önüne geçmede büyük önem taşıyor. Komplo teorileri ve yanlış bilgilerin paylaşım hızını azaltmak sosyal bir platform olan dijital medya kullanıcısı bireylerin elinde. Türkiye’de infodemi, dezenformasyon, mezenformasyon gibi kavramlar hakkında detaylı araştırmalar yapan çok değerli akademisyenler mevcut. Bu kavramlar hakkında daha kapsamlı bilgi edinmek ve bunları çevrenizle paylaşmak isterseniz bu yazıyı okuduktan sonra ilgili akademik kaynaklardan faydalanarak infodemiyi önleme yolunda bir adım da siz atabilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Yeni Nesil Medyada Yayıncılık | Sosyal Ağlara Bağımlı Mıyız?