Bilinçli zihin, aslında gerçek kimliğimizin sadece %5’idir. Geri kalan %95, zihnin bedenselleştirdiği bilinçaltındaki programlardır. İnsan vücudu hakkında çok fazla bilgiye sahip olmamıza rağmen hala bazı garip ve süregelen gizemler mevcuttur: Plasebo etkisi gibi…
San Francisco’daki California Üniversitesi’nden D. John Levine, yirmi yaş dişleri yeni çekilmiş olan kırk tane hastasına çok etkili bir ağrı kesici verdiğini söyledi. İlaçları alan kişiler gerçekten de ağrı hissetmediler. Sonrasında, ikinci ilacın düşük dozda olacağını söyleyerek ağrı kesiciyi almak üzere olan hastalara bu sefer “Naloxone” olarak adlandırılan bir morfin verdi. Bu ilaç, kimyasal olarak beyindeki morfin ve endorfin algılayıcı kısımları bloke ediyordu.
Araştırmacılar düşük dozlu olan ilacı uyguladığında hastaların ağrıları geri döndü! Bu nasıl olabilirdi? Asıl olan ilaç işe yaramamıştı ve tamamen düzmece olan ilaç mı işe yaramıştı? İlk verilen düzmece ilaç tam anlamıyla bir “plasebo”ydu yani herhangi bir iyileştirici etkisi yoktu. Ne yani şimdi bu beyinlerinin onlara bir oyunu muydu? Zihinleri onları kandırmış mıydı? Zihinle beden arasındaki ilişki tam olarak nasıl bir şeydi? O zaman kanserli bir kişi kendi kimliğini bir kenara atarak elbise değiştirmek kadar basit bir şekilde, sağlıklı bir bedenle yaşamaya başlayabilir miydi?
Doktorlar, plasebo etkisini 1700’lerde sahte ilaçların semptomları iyileştirdiğini fark ettiklerinde kullanmaya başladılar
Efes ve Bergama antik şehirlerinde tıpta telkin etkisinden faydalanılmaktaydı. Hastalara sakinleştirici bitki suları içiriliyor, onlar yer altında tünele sokuluyor ve din adamları tarafından kutsal sözler fısıldanarak takip ediliyordu. Uygun ilaçlar mevcut değilken veya kendilerini hasta hisseden fakat aslında bir sorunu olmayan insanların üzerinde bu ilaçlar kullanılıyordu.
Plaseboların inandırıcı olması için gerçekte olan tedavilerin benzeri olması gerekiyordu. Bu yüzden onlar da hap veya iğne şeklindeydi. Plasebo sayesinde sahte ameliyatlar bile yapılıyordu.
Harvard eğitimli, Amerikalı cerrah Henry Beecher, İkinci Dünya Savaşı esnasında ordu hizmetindeyken elindeki morfin stokları tükenmişti. Savaşın sonuna yaklaşılmış olan o günlerde morfin stoklarının azalmış olması pek de şaşırılacak bir durum değildi. Bir gün, Beecher’ın ağır yaralı bir askeri ameliyat etmesi gerekiyordu ve ağrı kesici olmadan askerin ölümcül kardiyovasküler şoka girebileceğinden endişe ediyordu. Hemşirelerden biri, hiçbir gariplik hissettirmeden elindeki tuzlu su dolu şırıngayı askere morfinmiş gibi enjekte etti. Sonrasında asker hemen sakinleşti. Sadece tuzlu su aldığı halde morfin almış gibi tepkiler verdi. Beecher operasyona anestezi olmadan devam etti, askerin derisini kesti, gerekli onarımları yaptı ve kesiği dikerek kapattı. Asker şoka girmedi ama Beecher dahil diğer herkes şoka girdi. Beecher bu yaşanan olay sonrasında plasebo etkisine tamamen inandı.
Zihnimizde değişiklik yaratarak bedenimizdeki semptomları değiştirmek mümkün mü?
Herhangi bir potansiyel geleceğe inanmak o geleceğin belirmesini sağlayabilir mi? Bütün kış boyunca grip sezonu ile ilgili makaleler okuyup grip aşısı reklamlarına bakarken acaba gribe yakalanma duyarlılığımızı daha da mı artırıyoruz? Tüm bu yaptıklarımız grip aşısı olmadığımızda hasta olacağımız inancını mı oluşturuyor? İnsan bedeni kendi eczanesi gibi davranabiliyorsa, kendi ilaçlarını üretebiliyorsa, o zaman ihtiyaç olduğunda iyileşme bileşenleri barındıran diğer doğal ilaçları da üretme yeteneğine sahip miyiz?
İlginizi çekebilir: Bereketli Yaşamın Sırrı Feng Shui Nedir?
Youthall’u takip et iş ve staj ilanlarını da kaçırma!
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.