Bu yazımızda yeni nesil öğrenciler olarak aynı anda işi, okulu ve sosyal hayatı nasıl yönetebileceğimizden bahsedeceğiz!
Yıl 2022. Hatta bitmek üzere. Öğrenci olma tanımı gün geçtikçe üzerine yeni sorumluluklar alarak genişliyor. Artık öğrenci olmak demek, eskisi gibi dersi dinleyip sınavına çalışmaktan ve okula gidip not tutmaktan ibaret değil. Bunun hepimiz farkındayız. Farklı sosyal medya platformlarında gezerken görüyoruz, arkadaşlarımızla sohbet ederken duyuyoruz gelen değişimi.
Gelen bu değişim ne peki? Bizden ne bekliyor?
Bir üniversite öğrencisini mezun olduğunda ön plana çıkaran belli başlı özellikleri var. İnternet erişimine ve eğitim olanaklarına toplumun büyük bir kesiminin ulaşımı olduğunu göz önünde bulundurursak bizi ayırt eden özelliğin elimizdeki diploma olacağını düşünmek çok akıllıca olmaz.
Artık sosyal hayatımızın, kulüp aktivitelerimizin, gönüllülük faaliyetlerimizin ve okurken çalıştığımız işlerin bize kattıkları ile kendimizi inşaa ettiğimiz ve kariyerimizi belirlediğimiz bir zamandayız.
Eğer Youthall’u halihazırda takip ediyorsan senin de farkında olduğun ve aktif olmaya çalıştığın alanlar bunlar. Bütün bunları ya da bazılarını bir arada yürütmek, yürütürken iyi olmak ve kendini aksatmamak gerçekten zor bir iş. Genellikle çağımızın ve jenerasyonumuzun bu alandaki en büyük sorunlarından biri “burnout” yaşamak.
Bazen hiç fark etmeden yaşıyoruz bu süreci, içeriklerimizden FOMO’ya Yakalanmış Olabilir Misin? testi belki bu sürecin senin için nasıl geçtiğini ve içinden çıkmak için daha farklı neler yapabileceğini anlamanda yardımcı olur!
Yeni nesil öğrenciler: Okul – İş – Sosyallik üçgeninde neler oluyor?
Öğrencisiniz ve iş arıyorsunuz diyelim. Hepimizin en sık karşılaştığı senaryolardan biri “deneyim” tuzağı. Yeni mezunlardan dahi beklenen en az iki yıllık deneyim şartlarını görüyor ve karamsar hissediyorsunuz.
Durun bir saniye! Harika bir iş buldunuz, deneyim istemiyor ama bu sefer mülakatta size gelen soru sosyal aktivitelerinden. Gönüllülük faaliyetleriniz, size değer katan hobileriniz soruluyor.
Bizden bekleneni karşılamak istediğimiz için kendimizi derslerimize ve notlarımıza vermişken hepimiz düştük bu karamsarlıklara. Bu yeni nesil öğrenciliği yaşayarak deneyimliyoruz, kimse bize bundan sonra işlerin böyle işleyeceğini söylemedi.
Eğer kafanız karışık, karamsar ve nereden başlamanız gerektiğini bilmiyorsanız bu çok normal. Artık sizden dersler dışında kendiniz olmanızı bekleyen bir kariyer dünyası var ve bu dünyaya giden yol daha fazla kütüphanede vakit geçirip tekrar tekrar ezber yapmakta değil!
Aksine okul hayatınız dışında ilgi alanlarınıza yönelik kulüp faaliyetlerinde rol almak, mahallenizde faal etkinlikler düzenleyen belediyenizde gönüllülük yapmak ve kendinizi ileride geliştirmek istediğiniz alanda staja başlamakta!
Kendinize dönüp sormanız gereken sorular var:
- Nelerle ilgilenmek istiyorum?
- Neler bana keyif veriyor?
Gözünüz korkmasın! Bu rollerden hepsini aynı anda giymek zorunda değilsiniz. Unutmayın ki sizin için doğru mevsim değilse bu kadar rolü giymek sizi sıcaklıktan bayıltabilir! Bu sebeple bu rollerin her birinin inşaa ettiğimiz bizler için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz, yılın farklı zamanlarında farklı rollere odaklanmayı tercih edebilir ve iş bölümü yapabiliriz ya da aynı anda hepsiyle ilgilenmeyi tercih edebilir ve kendimize nelerde iyi olduğumuzu görebilmek için vakit tanıyabiliriz.
Hangi yolu izliyor olursak olalım en ama en önemli etkenimiz: Zaman Yönetimi.
E peki nasıl yöneteceğiz bu zamanı?
Biliyoruz ki çoğumuz, sadece okul ve arkadaş hayatımızı bir arada götürmeye çalışırken bile en çok zamanımızı yönetmekte bocalıyoruz. Bir hafta içerisinde ilgilenmek istediğimiz alanlar ve almak istediğimiz sorumluluklar arttıkça zaman yönetiminin hayatımızdaki önemi daha da artıyor. Herkesin 24 saati var; önemli olan elimizdeki bu saatlerin suyunu en verimli şekilde çıkarabilmekte.
Erken kalkan yol alır.
Evet, doğru duydun. Biraz evvel “Aynı anda nasıl işi, okulu ve sosyal hayatı yönetebiliriz?” sorusuna verdiğimiz en önemli cevap olarak erken kalkman gerektiğini söyledik! Güne başladığın saatten 2 saat önce kalkmaya başlamak ve bunu alışkanlık haline getirmek sana günün çok önemli bir kısmını kazandıracak.
Sabahları kimse tarafından rahatsız edilme olasılığın olmadan iki saatin daha olsaydı? İster kendine vakit ayırabilirsin ister rollerinden birinin o günki işini halledebilirsin. Sonuç olarak normalde güne başladığın saat geldiğinde çoktan hafiflemiş ve sorumluluklarının bir kısmını tiklemiş bir sen olarak güne devam edersin!
Blogumuzda bulunan Erken Uyanarak Hayatımıza Katacağımız 7 Avantaj yazısına göz atabilir ve erken uyanmanın çeşitli avantajlarını daha detaylı bir şekilde inceleme fırsatı bulabilirsin!
Not: Araştırmalar günün ilk saatlerinde daha enerjik ve dikkatli olduğumuzu gösteriyor. Erken kalkarak o gün seni en çok meşgul edecek işi yaparsan bu sonrasında ona daha uzun bir zaman ayırmanı engelleyebilir ve vakitten kazanabilirsin.
Zaman atamalarını doğru yap.
Yukarıda da değindiğimiz gibi günün ilk vakitlerinde enerjin ve odağının daha yüksek olduğunu unutma ama bu maddede asıl anlatmaya çalıştığımız şey, rollerini ve görevlerini bilmen ve iyi koordine olman. Diyelim ki 60 sayfalık bir okuma yapman gerekiyor, okuma hızını göz önünde bulundurup bunun için kendine bir saat atamalısın, sabah kalktığın gibi yapacağın bir iş ise belki 45 dakika bile diyebilirsin. Eğer ki görevlerini belirli saatlere yaymak yerine vaktini optimize edersen hem daha kısa sürede işlerini halletmiş olur hem de vakit kaybını engellersin.
Hem günlerini hem de haftanı ayrı ayrı planla!
Not: Bahsedeceğimiz teknik için her rolünü renklerle ayırmayı unutma. Takvimin üzerinden “iş”le alakalı bir ekleme yaparken hep kırmızı rengini kullanırken “okul” sorumluluklarını maviyle belirtebilirsin mesela. Bazı dijital kaynaklardan yardım alarak planlamalarını günlük ve haftalık olarak takip edebilmen hem detayları görmeni hem de büyük resme bakmanı sağlayacaktır. Bunları yaparken renk kodlamaları yaparak o hafta nerelerde yoğunlaştığını gözlemleyebilir ve sonraki haftalardaki iş yükünü buna göre ayarlayabilirsin. Aynı zamanda yapman gereken şeyleri bir zemin üzerinde görmek onları kafanda büyütmek ya da küçültmek gibi büyük zaman yönetimi sorunlarını yaşamaman konusunda da yardımcı olur. Böylece neyin ne kadar vakit aldığını somut bir şekilde görebilir ve buna göre planlamana devam edebilirsin.
“Burnout”tan kaçınmak: Sen de varsın!
Unutma ki, sevdiğimiz bölümü de okusak, işi de yapsak ya da hobilerle de ilgilensek zaman zaman “tükenmiş” hissedebiliyoruz. Üzerimize aldığımız rollerle başa çıkamıyor gibi olduğumuzda motivasyon kaybı, yorgunluk, dikkat dağınıklığı ve isteksizlik formlarında karşımıza çıkıyor.
Tükenmiş hissetmemenin en kolay yolu kendimizi tüketmemekten geçiyor. Bunu hem günümüzü ve haftamızı planlayarak, günün doğru zamanlarında aktif olarak ve kendimiz için doğru metodları araştırarak sağlayabiliriz, hem de sorumluluklarımız dışında kendimize vakit ayırarak. Her gün 1 saat sakin bir yürüyüşe çıkmak ya da meditasyona vakit ayırmak, her hafta sevdiğin bir filme ya da sergiye gitmek, arkadaşlarına akşam yemeğine çıkmak ya da sokak sokak gezmek gibi detayları da unutmamalısın! Sen her yerde olduğun kadar bu detaylarda da saklısın, kendine vakit ayırmalı ve her şeyden uzak kendine gereken zamanı tanımalısın ki dinlenesin.