Küçük yaşlarda okula başladığımız ilk andan itibaren çevremizdekiler bize bir soru yöneltirler; Büyüyünce ne olacaksın?
Küçük bir çocuk olarak zaten belli başlı meslek gruplarını biliyorsunuzdur ve onlardan hangisi hoşunuza gidiyorsa artık onu söylemeye başlarsınız her sorulduğunda. Bu soru yaş aldıkça daha da fazla size yöneltilmeye başlanır. Sorulduğu ilk andan itibaren ezbere cevap verdiğiniz ve insanların bunu niye size sorduğunu anlamadığınız o basit soru zamanla anlam kazanır ve yaş aldıkça da cevaplaması sizin için bir o kadar zorlaşır. Artık bu sorudan korkmaya, kaçmaya başlarsınız çünkü ne yapacağınıza,ne olmak istediğinize karar verememişsinizdir. Bunun genellikle iki nedeni oluyor; Aile, akraba tavsiyesi ile seçilen bölümün zevklerle uyuşmayıp kişinin benliğinden uzaklaşması ve karar mekanizmasının işlevsiz hale gelmesi ya da ilerleyen zamanlarda yeni iş kolları da oluştuğu için hangisinin size uygun olduğu konusunda karar verememek…
Bu iki kişi arasında büyük bir fark vardır; Biri kendini tanır, isteklerini bilir sadece gelecek kaygısı vardır ancak diğerinin kendi hayatı bile yoktur, başkalarının hayallerinde yaşarken bulur kendini. Gelecek kaygısı olan bu kaygısını fark ettiği an kendi için gelecek inşa etmeye başlayacaktır aksi takdirde rüzgarla birlikte savrulacaktır. Bu kişinin kaygısını yönetmeyi öğrenmesi gerekmektedir. Ancak ikinci kişi için durumlar bu kadar basit değildir çünkü önce onun kendini tanıması, kendisiyle vakit geçirmesi gerekmektedir. Bu noktada psikologlar genellikle yoga, meditasyon gibi aktiviteleri tavsiye ederler, kişinin kendisiyle bütünleşebilmesi, içine dönebilmesi açısından. Kendimizi tanımaya başladıkça sevmediğimiz şeyleri yapmak bize daha çok zarar vermeye başlar ve onlardan kurtulmak için adımlar atarız, sevdiğimiz şeylere yöneliriz. İşte bu noktada kariyer yolculuğumuz başlıyor…
16 yıllık eğitim hayatı, bu süre boyunca yaşanan kararsızlıklar, dökülen ter, korkular, kaygılar hepsine hayallerimizdeki iş için katlandık. Ancak burada da şöyle bir sorun ile karşı karşıya kalacağız maalesef ki. Türkiye’de her yıl üniversitelerden yüzbinlerce kişi mezun olmaktadır aynı alanlarda. Düşünsenize bir işe başvuracaksınız ancak sizinle birlikte yüz bin kişi daha başvurmuş. O sırada içinizden bir ses; “O kadar kişi arasından seni niye seçsinler?” Bu ses sizce de sinir bozucu bir şey değil mi? Düşüncelerimiz sandığımızdan çok kurnazdır ve maalesef ki dünyamızı onlar yönetir. Aslında ne düşünüyorsanız onu yaşarsınız. O yüzden size en büyük tavsiyemiz bu sesi susturana kadar çalışmak, fark yaratmak, kendinizi geliştirmek olmalı. Ne zamanki çok iyi olduğunuza, farklı olduğunuza inanırsanız bir daha konuşmamak üzere bu ses susacak onun yerini aldığınız övgüler yer alacak. Alanınızın en iyisi olmak zorunda değilsiniz. Mükemmel olmak zorunda da değilsiniz ancak yeterince iyi olursanız ve farklı olursanız başarılı bir iş hayatınız, kariyeriniz olur.
İlginizi çekebilir: Birden Çok ” ŞEY “Olmak
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.