Gündüz arkadaşlardan duyup akşam eve gelince hafif bilmiş, hafif kaygılı konuyu açtım: “Black Mirror diye bir dizi varmış; çok iyiymiş.” Her zamanki “cool” haliyle Bora, kaygılarımı da haklı çıkaracak şekilde, “çok kolay; açarım şimdi size Netflix’i; izlersiniz” dedi. “Bu kadar kolay olur mu?” dedim yahu? 3-5 dakika içinde her aile üyesi için ayrı ayrı tanımlayarak girişleri yapmıştı. 5 yaşındaki Mira kendisine televizyon falan almışız gibi sevindi adını ekranda okuyunca…
Mira durumu benden önce kavramıştı aslında… Tek kanal TRT ile büyümüş benim için televizyon, kanalların bize sunduklarıydı. Kanallar çeşitlenip reklamlarda zapladıkça özgürüz sandık! Oysa Mira reklamı oyundan, YouTube’dan 5 saniyede atlanır diye biliyor ki; Netflix’de reklam bile yok. Sen 1-2 şey izleyince, seni anlayıp, tanıyıp önerileriyle, sen bunları izlediğine göre %94 bunu da beğenirsin demeye başlıyor. Mira’ya başka, Bora’ya başka diyor. “Zeki Müren de bizi görecek mi?” diyen Cem Yılmaz’a gülmüştük ama bunlar bizi görüyor. Mira’ya kendi zevkine göre şekillendirdiği bir televizyon imkanı sağlıyor.
İşte bugün, Deniz Akademi’de amacımız, tam da bunu tüm denizcilere sunabilmek… Görevine, ünvanına göre, istisnasız herkesin geleceği veya katalogdan minimum sayıda seçilmesi gerekenler arasında adı ilginç gelen veya arkadaşı ile birlikte seçip, biraz da sosyalleşme fırsatı sağlayan sınıf eğitimleri yerine, “kişiselleştirilmiş”, kimin neye ihtiyacı varsa, ona erişebileceği bir dijital öğrenme platformu ve deneyimi sunmak istiyoruz.
Böylelikle sınıflara toplayıp uzun uzun anlatmak yerine, hap haline getirilmiş bilgileri, mümkün olduğunca tam da zamanında önlerine getirmek hedefindeyiz. Yeni mezun olarak aramıza katılanlara bir bankacılık okulu olarak formasyon kazandırmak veya ağırlıklı uygulamalar ile geçen yönetsel programların dışındaki tüm içerikleri, ihtiyaçları olduğunda, bir şeyler ters gittiğinde veya değişim olduğunda 7/24 ulaşılabilir kılmak için çalışıyoruz.
Bir yandan biz arkada verileri analiz edip, eğilim ve ihtiyaçlara göre segmentler oluşturup, yığınla içerik arasında onlara uygun bir “seçki” yapmaya çalışırken, diğer yandan onların da gelişim isteğini artırıp, bu seçkinin içinde dolaşma özgürlüğünü, kontrolünü onlara bırakmak istiyoruz.
Geçen hafta bunları ve daha fazlasını konuşmak üzere iç eğitmenlerimizi, Deniz’in Rehber’lerini, Akademi’ye davet ettik. Bir yandan da niyetimiz, 10. yıldönümümüzü kutlamaktı. Resmi açılışını 24.Ocak.2008 yılında yaptığımız Deniz Akademi’de bugüne kadar 10 yılda 15 bin yeni mezun genç arkadaşımız Denizci, bankacı olmuş; kendi içimizden terfi eden yüzlerce kaptana da rehberlik edilmiş. Ayrıca %45’i uzaktan eğitim araçları üzerinden olmak üzere sadece son yıl içinde 1 milyon saat toplam eğitim sunulurken, ki kişi başı 10 güne karşılık geliyor, bunun %75’ini yine davetli Deniz’in Rehberleri sağlamış.
Toplantı başlığı olarak Deniz Akademi X deyip, 10. yaşında 10 yılda yapılanların haklı keyfini, gururunu ve aynı zamanda neXt vurgusu ile gelecek 10 yıla dair değişimlerin tehdit ve fırsatlarını yaşatmayı hedefledik.
Kurumsal öğrenmenin geleceğini bu kadar konuşmuşken, eve döndükten sonra da Netflix’de 4. sezonu yeni yayınlanan Black Mirror (Siyah Ayna) dizisinin kalan bölümlerini bitirdim. Hayatımızı kolaylaştırması beklenen teknolojinin, bunu yaparken bir yandan da insanoğluna ne gibi sorunlar yaşatabileceğini gösteren futuristik bir senaryosu var dizinin. Senaristine adının nereden geldiği sorulduğunda, “bir televizyonun, bir monitörün, bir akıllı telefonun soğuk, parlak ekranı” diye yanıtlamış.
“Ayna, ayna; söyle bana var mı gelecekte güzel günler bu dünyada?”
Bana sorarsanız, kendini sürekli yenileyen, öğrenenler için, gelecek güzel gelecek!