Teknolojiyle ilgili bütün hassas noktaların verilerimizden geçtiği aşikar. Hayatlarımızın veri haline gelmesi, artık hakkımızdaki verilerin büyük olasılıkla fiziksel benliklerimizden daha uzun yaşayacağı gerçeğiyle yüzleşmemiz gerektiği anlamına geliyor. Bu verilerin aleyhimize veya lehimize kullanılmasıyla ilgili birçok detaya daha önceki yazılarımda değinmiştim. Ancak bu sefer konunun, veri bağlamından da sıyrılıp çok daha büyük bir etik ve sosyolojik çerçeveye oturması gerekiyor. Dijital ahiret (digital afterlife), ölümden sonra nefes almaya olmasa da yaşamaya devam etmek için bir şans vadediyor.
Dijital Ahiret Nedir: Upload Dizisindeki Aktarımlar
Upload dizisi, tamamıyla dijital ahiret üzerine kurgulanmış 3 sezonluk bir dizi. 2033 yılında geçen dizi, ana karakterimiz Nathan’ın geçirdiği bir kazanın ardından hastanede yüklenmek veya gerçekten ölmek arasında kaldığı bir seçimle başlar. İstemeyerek yüklenmeyi seçmek zorunda kalan Nathan’ın gerçek ölümü gerçekleşir ve hatıralarıyla birlikte dijital ahirete yani, ölüler için hazırlanmış ve tamamen ticari bir amaç güden Lakeview’e yüklenir.
Karakterimizin, yaşamaya sonsuza kadar devam edebileceği bu dijital ahiret içerisinde şaşıracağımız birçok özellik mevcut. Örneğin fiziki ölümü gerçekleşmiş ancak “upload” edilmiş bu insanlar bilince sahip ve öldüklerinin pek tabi farkındalar. Gerçek hayatta yaşamaya devam eden kişilerle iletişim kurmaya devam edebilirler. Belirli günlerde aileleri VR gözlükler ve kostümler aracılığıyla bu evrene dahil olarak onları ziyaret edebilirler. Ayrıca havayı istedikleri şekilde değiştirebilir, hatıralarını video olarak izleyebilirler. Ancak bu özelliklerin hepsi tek bir şarta tabidir: para.
Dizinin senaryosu her ne kadar mizahi ögelerle donatılmış olsa da vermek istediği mesaj oldukça açık ve nettir. Zenginliğin ve fakirliğin arasındaki makas açıldıkça, ölen kişilerin yaşadıkları dijital ahiret hayatı o denli farklılaşır. Dünyanın en zengin insanları için 600 dönümlük bir dijital ortam tasarlanabilirken, para ödeyemediği için vücudunun tamamını alamayan insanlar dahi dizi içerisinde mevcuttur. Bunun bir sonucu olarak insanların ölümleri üzerinden oluşturulan ticaret, dizide açıkça gösterilir ve eleştirilir.
Ölümü Yadsıma İsteğine Karşın Verinin Önemini Kavramak
Bu konunun derinliği fazlasıyla büyük olmakla birlikte ülkemizde konuyla ilgili aktif herhangi bir çalışmaya denk gelmek oldukça güç. Coğrafyamızda bu konuya dair çalışmalar metaverse üzerinde çeşitliliğe sahipken “dijital ahiret” kavramını ele alan çalışma bulmak son derece zor. Netflixte bulunan “Gelecekte” dizisinde bu konuya dair başlangıç anlamında geniş bir perspektif sunulduğunu belirtmekle beraber, bu yazımızda bu konunun çerçevesini oluşturmaya gayret göstereceğiz.
Dünya nüfusunun 1 milyara ulaşması 1802 yılına tekabül ederken 2 milyara ulaşması bundan 125 yıl sonrasına yani 1927 yılına denk geldi. Ancak 2011 yılında 7 milyar olan dünya nüfusumuz, yalnızca 11 yıl içerisinde 8 milyara ulaştı. Bu artış hızını da dahil ettiğimizde her yeni doğan insan, esasında bir mezarı da temsil ediyor. Mezarlar veri üretmiyor ancak mezarlıklar, içerisinde bulunan insanlarla birlikte çok büyük bir veriye ev sahipliği yapıyor. Her veri oluştuğuyla kalmıyor, bu veriyi nasıl muhafaza edeceğiz?
Bu verinin büyüklüğünü kavrayabilmek adına belirtmeliyiz ki Domo’nun yayınlamış olduğu Data Never Sleeps 6.0 araştırması, insanların saniyede 1.7 MB veri ürettiğini öne sürmüştü. Bir dakikada dünyada dijital veri anlamında neler olduğunu detaylıca incelemek isterseniz Domo’nun yayınlamış olduğu bu raporun son versiyonuna buradan erişebilirsiniz.
Kişilerin yaşamları boyunca oluşturdukları bu veriler ve yas sürecini hayatımızın oldukça olağan bir parçası olarak görmek istemeyerek ölümü kabul etmekte güçlük çeken insanoğlunun arzuları, ticari bir amaç doğrultusunda birçok startup firmasının ve hatta büyük teknoloji firmalarının son derece dikkatini çekiyor.
Dijital Ahiret Endüstrisi ve Hizmetleri
Dijital ahiret endüstrisine yönelik araştırmalar oldukça yeni olsa dahi, bu endüstrinin çalışma prensiplerini ve yöntemlerini tanımak, zihnimizde konumlandırabilmek açısından son derece önemli. Dijital ahiret endüstrisinin çalışmalarını Ohman ve Floridi’nin hazırlamış olduğu makaleye atıfla 2 başlık altında toplayabiliriz.
-
Bilgi Yönetim Hizmetleri
Dijital ahiret endüstrisinin bilgi yönetim hizmetleri kolu, herhangi bir bireyin ölümünün ardından başıboş şekilde dünyada dolaşmaya devam eden dijital varlığı hedef alır. Kişiler, ölümünün ardından dijital varlığını hazırlamış olduğu bir vasiyetname ile birisine devretmekle beraber bu şirketler aracılığıyla direkt olarak ortadan kaldırılmasını da talep edebilir. Ancak gördüğümüz kadarıyla günümüzde son derece farklı yerlerde bıraktığımız dijital ayak izlerini toplayabilecek bir girişim henüz mevcut değil.
-
Ölümden Sonra Mesajlaşma Hizmetleri
Black Mirror dizisinin “Be Right Back” bölümü, bu konuya ilişkin çok net bir şekilde gözlem yapma fırsatı sunar. Başlığından da anlayabileceğiniz üzere, bu hizmeti sağlayan firmalar ölen kişinin verileri üzerinden irtibat kurabileceğiniz bir chatbot hizmeti oluşturur. Yani bugün ChatGPT ile gerçekleştirmiş olduğunuz konuşmaları, tanıdığınız kişilerle yapmanız mümkün. Ayrıca, Athabasca Üniversitesinin yapmış olduğu ve psikolojik meseleleri konuşabileceğiniz bir Freud Bot mevcut.
Çözüm Yolu: Verinin Önemini Keşfetmek
Teknoloji ve geleceğin kesişim kümesini düşündüğümüz zaman, konuya ilişkin her birimiz bir fikre sahip. Kimimiz bu konunun insanlığın yararına olacağını düşünüyor olsa dahi büyük bir çoğunluk, durumun korkunç bir yere doğru ilerleyeceğini düşünüyor. Korkunç sonuçlarla karşılaşmamak adına, farkındalığımızın artması gereken kısım ise çok net: veri.
Şu ana kadar konuştuğumuz her teknoloji, deneyimlediğimiz her dijital icat veriden besleniyor ve açık konuşmak gerekirse, bu icatların daha iyi çalıştığı durumlarda veriden de öteye giderek kişisel verinin kullanıldığını görüyoruz. Kendimize ait verilerin önemini fark etmediğimiz ve bu verilerin nasıl kullanıldığına dair şeffaf denetim mekanizmaları geliştirmediğimiz sürece, büyük şirketlerin ve toplumun arasındaki makasın giderek daha fazla açıldığını ve bu sayede daha fazla bağımlı olduğumuz anları deneyimleyeceğiz.
Dijital ahiret kapsamında yürütülen çalışmalara bakıldığında negatif bir tutum beslemekten daha da öte, öldükten sonra verilerimizin başıboş bir şekilde dünyada dolaşmasının önüne geçmesi açısından faydalı bir sonuç görmemiz mümkün olabilir. Kim bilir belki de günün birinde tıp dünyasının gelişmesi için bedenlerinin kadavra olmasına izin veren insanlar gibi, dijital varlıklarının da veri alanının gelişmesi için kullanılmasını isteyen dijital kadavralar görürüz.