Teknolojinin Sonu Moore Kanunu
İçerisinde bulunduğumuz çağda, keşfedilebilirliğin herhangi bir sınırı mevcut mu? Hayal edemediğimiz yeni nelerle karşılaşabiliriz? Bu ve benzeri sorular, her birimizin günlük hayatta sık sık kendine sorduğu, zaman zaman öngörebildiği ancak tam anlamıyla yanıtlayamadığı sorular. İnsanlık olarak bu sorulara yanıt olabilecek Moore yasasının son demlerini yaşıyoruz ve hatta kimilerine göre yaşadık. Bu yazımızda Moore Yasasını ve teknolojiyle olan ilişkisine yakın bir perspektiften bakacağız.
Moore Yasası Nedir?
Moore yasasını anlamak için son derece basit bir matematik sorusuyla başlayalım. Bir nilüferin, üzerinde bulunduğu gölü, her gün kendini ikiye katlayarak doldurduğu biliniyor. Bu göl, nilüfer tarafından 30 günde kaplanıyor ise gölün yarısı kaçıncı günde kaplanır? Doğru cevap, 29. Moore Yasası da bu nilüfer sorusunun yanıtına paralel olarak teknolojiyle ilgili limitlerimizi bizler için çok iyi tanımlayan bir noktada.
Gordon Moore, günümüz teknoloji devi Intel’in kurucularından. Kendisi, uzun yıllar boyunca Intel’de -CEO’da dahil olmak üzere- çeşitli görevlerde bulundu. 2023 Mart ayında 94 yaşında hayata gözlerini yuman Moore, 1965 yılında Electronics Magazine adlı dergide yayınladığı bir makalesinde, çiplerin içerisinde bulunan transistör sayısının iki yılda bir kendini katladığını öne sürdü. Moore, bu tezini sonrasında 1974 yılında güncelleyerek üretilen işlemcilerin içerisindeki transistör sayısının, 18 ayda bir kendini katladığını söyleyerek güncelledi.
Yabancı kalmamak adına transistörler, elektronik cihazlardaki temel bileşenlerden biridir ve çok basit bir anahtar olarak düşünülebilir. Bu anahtarlar, elektrik akımını kontrol ederek açık (açık konumda, elektrik geçiriyor) veya kapalı (kapalı konumda, elektrik geçirmiyor) çalışırlar. Transistörlerin bu özelliği, bilgisayarların ve diğer elektronik cihazların bilgi işlemesini mümkün kılar. Beynimizde de bir bilginin işlevsel anlamda kullanılabilmesi adına, o bilgiyi temsil eden nöronun başka nöronlarla geniş bir nöron ağı içerisinde olması gerekir. Beynimizin çalışma prensipleriyle benzer olarak transistör sayısının artması, teknolojideki işlevselliğimizi de aynı oranda arttırır.
Zaman içerisinde Moore’un bahsettiği bu durum, bilgisayar ve işlemci alanında Moore Yasası olarak tanındı. Bu yasa, Moore’un tezini öne sürdüğü dönemin öncesinde de gayet gözlenebilir bir durumken sonrasında da gözlenmeye devam etti. Günümüzde ise durum, Intel’in çıkartmış olduğu 4040 modelli işlemcisinin 3000 transistör sayısından, Apple’ın Iphone 15 modelinde 19 Milyara (19.000.000.000) yükseldi.
Moore Yasasının Sonu Geldi mi?
Geçtiğimiz günlerde yaptığı “kodlama öğrenmeyin, yapay zekalar bunu sizin yerinize yapacak” açıklamasıyla gündeme gelen NVidia’nın CEO’su Jensen Huang, 2022 yılının Eylül ayında aynı cümleleri Moore yasası için dile getirmişti. Haksız değildi, çünkü işlemcilerin doğası gereği Moore Yasası’nın göstermiş olduğu doğrusal gidişat, son yıllarda %3’e kadar geriledi. Bunun sebebi ise, teknolojinin sınırlarında bulunuyor olmamızla alakalı(mı?).
Moore’un yasasında bahsetmiş olduğu transistör sayısının artmasıyla birlikte, işlemci teknolojisi de gelişti. Bilgisayar devrimi meydana geldiğinde kullandığımız bilgisayarlar odalar dolusu büyüklükte ve ciddi anlamda çok büyük elektrik değerleriyle çalışır nitelikteydi.
Bildiğiniz üzere zamanla küçüldü, küçüldü ve daha da küçülerek bugün kullandığımız telefonlara kadar evrildi. İşlemcilerin boyut olarak küçülmesinin tersine, işlem kabiliyetleri de o kadar yükseldi. Şu anda kullandığımız işlemcilerdeki transistörler, 4 nanometre teknolojisiyle üretilebiliyor. Yani bir metrenin milyarda biri kadar (4/1.000.000.000) boyutta. İnsan saçı genişliğinin yaklaşık 80.000 ile 100.000 nanometre arasında olduğunu düşünürsek, ne kadar küçük boyutlarda olduğunu anlayabiliriz.
2024 yılında 2 nanometre boyutunda transistörlerle çalışan işlemcilerin yapılması planlanıyor. Tam olarak bu sebepten artık teknolojinin sınırlarını zorladığımız bir noktadayız. Gerçekten daha ne kadar küçültebiliriz ki? 1 nanometreyi de keşfettikten sonra duracak mıyız?
Moore Out, Quantum In
Huang’ın yapmış olduğu açıklamanın doğruluk payı, transistörleri fiziksel olarak daha fazla küçültemeyeceğimizden geliyor. Bu noktada da yeni bir kavram karşımıza çıkıyor: kuantum işlemciler.
Her birimizin bir şekilde duyduğu, hatta merak edip araştırdığı ancak fizikçilerin bile içerisinde kaybolduğunu fark ettiği kuantum kavramı artık gün geçtikçe daha da yaklaştığımız bir kavram haline geliyor. Moore yasasının sona ermesi işlemciler açısından kuantum çağını başlatacağı gibi -günümüzde her disiplinin bilgisayarlarla entegre şekilde var olduğu düşünüldüğünde- bu devrimin ayak sesleri temel bilimlerden sosyal bilimlere kadar bütün disiplinleri kökünden etkileyecektir.
Kabaca kuantumu teknolojisini açıklamamız gerekirse şu şekilde bahsedebiliriz: Kuantum teknolojisi, fizikteki kuantum mekaniğinin prensiplerine dayanır. Bu mekaniğin temel özellikleri arasında süperpozisyon ve kuantum dolanıklığı bulunur. En kaba tabirle süperpoziyon, bir parçacığın kuantum durumunun aynı zamanda ancak farklı durumlarda olabilmesini ifade ederken kuantum dolanıklığı, birbirinden farklı iki parçacığın aralarında bir ışık yılı mesafe uzaklık dahi olsa birbirlerini etkileme durumunu temsil eder.
Bu özellikler düşünüldüğünde kuantum fiziğinin teknolojiyle kesiştiği senaryoda; iletişim, bilgi işlem, ölçüm ve istatistik, güvenlik gibi majör konuların dijital boyutunda ortaya çıkabilecek keşifleri hayal etmek dahi henüz mümkün değil. Ancak belirttiğimiz gibi, pek yakın zamanda mümkün olacak. Sonuç olarak bugünkü değişimi yakalamakta zorluk mu yaşıyorsunuz? Üzgünüm, daha da hızlısı geliyor.
İlginizi Çekebilir: Sanallaştıkça Savunmasız Olmak