İster yeni mezun olarak ilk işinize başlamış, ister yılların tecrübeli çalışanı olarak iş değiştirmiş olun farketmez, işinizin ilk günleri, ofisteki kıdemli bir çalışana göre daha zorlu geçecek.
Kıdemli çalışanlar kendilerini kabul ettirdikleri için biraz daha esnek davranmak özgürler, oysa sizin önünüzde uzun bir ‘kendini kabul ettirme’ dönemi var, yani, gözler sizin üzerinizde olacak. Çalışma arkadaşları için siz yeni bir ekip üyesisiniz ve şu an nötrsünüz. Duruşunuz nasıl, tehlikeli misiniz yoksa güvenilir mi, şirketin adamı mısınız yoksa onlardan mısınız, kafa mısınız yoksa soğuk nevale mi? İlk günlerde onların kafasında sizinle ilgili onlarca soru uçuşacak.
Yöneticiniz için ise siz bir sınavsınız. Onun “işe alım kararlarının” sınavı. Sizi işe alma kararının doğru olup olmadığını sorgulayacak ve bunu da iş yapışınız, hal ve hareketleriniz, ilk günlerdeki performansınız üzerinden yapacak.
Yani, özetle, yeni işinizdeki ilk günleriniz kişisel markanızı ince ince kurduğunuz en önemli günler. Kişisel markanızı nasıl geliştirirseniz, nasıl kurarsanız öyle gider, ileride üzerinize yapışan etiketlerden kurtulmanız, o etiketin hiç yapışmamasını sağlamaktan çok daha zordur. O yüzden bazı kritik hataları hiç bir zaman yapmamanız gerekir. Çünkü bu kritik hatalar, yeni işe başlayan bir çalışan olarak size bu olumsuz etiketlerin hemen yapışmasını sağlar ve kişisel markanıza zarar verir.
İşte biz de işinizin ilk gününde kesinlikle yapmamanız gereken 8 şeyi çıkardık:
- Sık Sık Geç Kalmak: Kıdemli bir çalışanken ‘geç kalıyorum, geç çıkıyorum ama işimi hepinizden iyi yapıyorum, herkes işine baksın!‘ diyebilirsiniz belki ama o iş yerinde çömezken geç kalmanız sizin iş disiplininizi ve karakterinizi sorgulatabilir. Dolayısıyla, ilk başlarda mümkünse herkesten önce gelin, herkesten geç çıkın. Bu sizin işi sahiplendiğinizi ve kendinizi işe verdiğinizi gösterir.
- İlk Günlerde Tatil İzni İstemek: Başlayalı daha çok yeni, siz işe, iş size alışmaya çalışıyor. Yaz aylarındasınız, herkes dışarıda, siz de tam yaz aylarında iş değiştirdiğiniz için izin kullanamadınız. Tüm vücudunuz ‘izin! Izin!’ diye can çekişiyor. Ne yapacaksınız? Ne yaparsanız yapın ama sakın gidip ‘Ben izin kullanabilir miyim?‘ demeyin. Daha yeni başladığınız bir işte izin isterseniz tüm gözler size çevrilir. Çok büyük bir istisna olmadıkça ilk yılı izinsiz geçirmek kurbağayı ürkütmez.
- İlk Günlerde Hastalıktan Dolayı İşe Gitmemek: Bir yönetici için en kötü durumlardan birisi, yeni işe aldığı ve işlerin toparlanması için ihtiyacı olduğu yeni bir çalışanın sabah telefon etmesi ve ‘inanılmaz hastayım, gelemiyorum’ Eğer inanılmaz hastaysanız sıkıntı yok ama en ufak bir kırıklığa dahi izin alan ‘hastalık hastası biri’ olma ihtimaliniz şirketiniz ve yöneticiniz için kötü bir haber olabilir. Bu ihtimali çağrıştırmamak için, çok gerekli değilse işten izin almamak için elinizden geleni yapın.
- Bu İş Benim İşim Değil Demek: İlk başlarda işinizi öğrenene ve kendinizi kabul ettirene kadar çeşitli konu dışı işler alabilirsiniz. Özellikle yöneticileriniz sizi çömez gördüğü için, kıdemlilere yaptıramadığı işleri size yaptırmaya çalışabilir. Sakın ‘bu benim işim değil’ Bunu demek için doğru zamanda değilsiniz. Şirkete ve işe yeni başladınız, şu an tek amacınız ‘bu adam/kadın buraya çok iyi oldu, işinin ehliymiş, yetenekli birisi!’dedirtmek. Bunu dedirttikten sonra, yani kendinizi kanıtladıktan sonra istediğiniz kadar muhalefet edebilirsiniz ama kimse sizi tanımıyorken bu tür çıkışlara gerek yok.
- Sigara/Kahve Molasına Çıkmayı Abartmak: Bu konu biraz hassas. Esasen doğru olan, sigara ve kahve molalarına çıkmaya kendi başınıza karar vermemek. Zaten ekipte mutlaka sigaracı veya kahveci vardır, bırakın onlar sizi yönlendirsin. Onlar çıkınca zaten sizi çağırırlar veya siz peşlerine takılırsınız. Eğer sigara/kahve molasını organize eden birileri yoksa, bu konuda çok da acele etmeyin. İlk iş günlerinde sigara ve kahve molalarını abartmak göze batar.
- Öğle Yemeğinden Geç Dönmek: Çok büyük ihtimalle öğle yemeğine çalışma arkadaşlarınızla birlikte çıkacaksınız ve onlarla birlikte ofise döneceksiniz ama olur da kendiniz çıkarsanız ve yemekten sonra onlardan ayrılırsanız, geç dönmemeye bakın. ‘Nerede bizim oğlan yahu?’ diye bir soru bile sizin ‘işten kaytarma’ ihtimalinizi tartışmaya açar ki bu ilk iş günleri için kritiktir. Çünkü ekipte mutlaka ‘zaten belliydi ya adam kaytarmacı, baksana ilk gününden başladı!’ diyecek bir dedikoducu bulunur. Siz tüm hareketlerinizle ‘adam çalışkan ve zeki birine benziyor’ dedirtmelisiniz.
- Şikayet Etmek: Ne bir önceki işinizi, ne şu ankini, ne yöneticinizi, ne çalışma arkadaşınızı. Kimseyi ama kimseyi şikayet etmeyin. Herhangi bir şey için sürekli şikayette bulunmanız sizi ağlak bir çalışandan farklı konumlandırmaz ve buna hiç ihtiyacınız yok. Üstelik çalışma arkadaşlarınızı yöneticinize şikayet etmeniz yöneticinizin gözünde sizin algınızın düşmesine, yöneticinizi çalışma arkadaşlarınıza şikayet etmeniz kendi kendinizi tehlikeye sokmanıza neden olacaktır. Riske girmeyin.
- Sosyal Medyada Dolaşmak: Bu özellikle yeni kuşağın sık sık yaptığı bir hata. Yeni nesil neredeyse sosyal medyada büyüdüğü için, kısa bir zaman dahi olsa ondan ayrılamıyor.Bilgisayarlarından olsun, telefonlarından olsun her daim bir Facebook, Twitter, Instagram kontrolü yapıyor. Ancak yeni bir işe başladığınızda bunu sık yapmanız size ‘odak sıkıntısı / aklı başka yerde‘ etiketi yapıştırılmasına neden olabilir. Biliyoruz orada neler olduğunu inanılmaz merak ediyorsunuz ama sakin olun, ileride istediğiniz kadar kontrol edebilirsiniz ama şu an olmaz.
BONUS: Bilmişlik Taslamak: Yeni işinizin hali hazırda uzmanı olabilirsiniz. Yani aslında bu iş, sizin için ‘yeni bir iş’ değil. Ancak yine de, siz yeni şirketinizdeki çalışanlarınız için ‘yeni bir ekip üyesisiniz’. Yani uzmanlığınız da olsa konuyu bildiğinizin üstüne ağır ağır basarsanız, bir noktadan sonra ‘itici’ olabilirsiniz. Bırakın onlar size uzmanı olduğunuz konuyla ilgili ders vermeye, size bildiğiniz işi tekrar öğretmeye çalışsın, zamanla zaten sizin uzmanlığınızı öğrenecekler, ne aceleniz var? Sizin ‘ben bu işi biliyorum!’ demeniz egonuzun şişikliğini göstermekten başka hiç bir şey yapmaz, ha bir de, ‘itici bir ukalalığa’sahip olursunuz. Hiç gerek yok.