Startup dünyasına adım atmak isteyenleri heyecanlandıracak yeni bir yazı ile karşınızdayız. Humanspire for Startups’ın yeni röportajında UserGuiding kurucu ortağı Osman Koç’a merak ettiklerinizi sorduk ve ilham verici cevaplar aldık
Osman Koç’un kariyer yolcuğuna ve UserGuiding’in girişimcilik hikayesine yer verdiğimiz bu röportaj için keyifli okumalar dileriz!
Bize biraz kendinizden ve eğitim hayatınızdan bahsedebilir misiniz?
Konya Meram Fen Lisesi’nden mezun oldum. Lisede sayısalcı olmama rağmen iki arkadaşımla birlikte eşit ağırlık alanında da sınava girme kararı aldık. Sonrasında hepimiz Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’ne girdik. Hatta bu arkadaşlarımdan biri, UserGuiding’in kurucu ortağı ve CTO’su olan Muhammet Enginar 🙂
Üniversitede okurken birkaç tane büyük şirkette staj yaptıktan sonra kurumsal çalışma hayatının beni heyecanlandırmadığını fark ettim. Heyecanlanmadığım işlerde de genellikle başarılı olamadığım için kurumsal hayattan ayrılma kararı verdim. Sonrasında BUBA’da iki buçuk yıl kadar venture analyst olarak çalıştım. BUBA’da binlerce iş planı inceledim, yüzlerce girişimci ile tanışma fırsatı yakaladım. Sonrasında da kendi girişimcilik yolculuğumuz başladı.
Girişiminiz hakkında bilgi verir misiniz? Ne tip ürün/hizmetler sunuyorsunuz, ne tip bir ihtiyacı karşılıyorsunuz?
UserGuiding, isminde de biraz anlaşılacağı üzere bir kullanıcı oryantasyon ürünü. En kısa haliyle, web uygulamalarının kullanımını kolaylaştırarak değer önerilerini en hızlı şekilde kullanıcılarına aktarmalarına yardımcı oluyoruz. Kod yazmadan interaktif ürün rehberlerinin hazırlanmasına olanak sağlayarak ürün yöneticilerinin, pazarlama ve kullanıcı deneyimi takımlarının yazılım ekiplerine gereksinim duymadan web uygulamalarının ön yüzünde çeşitli aksiyonlar almalarına imkan tanıyoruz.
20 kişilik bir takımımız var, distributed ve remote bir takımız. Şu ana dek 60 ülkeden 1,000’nin üzerinde şirket ile çalıştık ve gelirimizin %99’u Türkiye dışındaki ülkelerden gelmekte. Tohum öncesi ve tohum turları olmak üzere, birer yıl ara ile Collective Spark liderliğinde; GBA ve Angel Effect’in de katılımlarıyla toplamda $1.3M yatırım aldık.
Kendi işinizi yapmak istediğinize ne zaman ve nasıl karar verdiniz? Bu girişim henüz plan aşamasındayken sizi heyecanlandıran yönleri nelerdi?
Biraz evvel de bahsettiğim üzere, kurumsal bir şirketteki kariyerimi henüz başlamadan ,staj dönemindeyken, bitirdim. BUBA’ya girmemdeki en büyük motivasyon ise ileride kurucularından olacağım şirketler için daha fazla deneyimi daha kısa bir sürede elde etmekti. Nitekim benim için harika bir mutfak oldu. Benim BUBA’da çalıştığım dönemlerde Muhammet de Rhino Runner isimli çok başarılı bir dijital reklam ajansında stratejist olarak çalışıyordu. Muhammet ile birkaç başarısız iş denemesinden sonra işlerimizden ayrılıp tam zamanlı olarak kendi işimizi yapmaya karar verdik. Ama ne iş yapacağımıza dair en küçük bir fikrimiz yoktu 🙂
Muhammet’in ajanslarla, benim ise startuplar ile çalışma deneyimlerimizi birleştirip bir startup studio kurduk. 10’un üzerinde girişim ile yazılım ve pazarlama alanında çalıştık. Sıfırdan 8 tane web uygulaması geliştirdik. Bu studio dönemi farklı şirketler ile çalışma ve aynı anda bir sürü problemlere çözüm üretme yeteneğimizi oldukça geliştirdi.
Onboarding konusu, bahsettiğim web uygulamaları geliştirme döneminde de ciddi bir problemdi ancak bu alanda bir startup kurmayı planlamıyorduk açıkçası. Daha sonra tailor made işlerden yaptığımız birikimler ile Silikon Vadisi’ne gitmeye karar verdik. Onboarding alanındaki ürünleri biliyorduk ancak bu pazarın bu kadar büyük ve iştah açıcı olduğunu bilmiyorduk. Silikon Vadisi’ndeki onboarding çözümü arayan ve sağlıklı bir alternatif çözüm bulamayan kitlenin ne kadar büyük olduğunu görünce sıkı çalışan ve erişilebilir fiyatları olan bir onboarding ürünü yapmaya karar verdik.
Nasıl bir sermayeyle yola çıktınız? Finansal açıdan sizi ilk destekleyenler kimlerdi? Girişiminizi büyütme sürecinde nasıl ilerlediniz?
Yanlış hatırlamıyorsam San Francisco’ya $50+ bin ile gittik. Paramız bitince family & friends desteği aldık. Bu dönemde yatırımcı görüşmeleri yaptık ama hiçbirinde ilerleme kat edemedik. Son çare olarak AppSumo isimli platformda bir lifetime deal düzenledik. Lifetime deal’ımız çok fazla ilgi gördü, binlerce kupon sattık. AppSumo’dan gelen ödeme ile de acil borçlarımızı ödedik. O dönemde İstanbul’a dönmüştük. Lead investor’ımız Collective Spark ile tanıştık. AppSumo kampanyasında elde ettiğimiz metrikler Collective Spark’ın da ilgisini çekmişti. Sonrasında Galata Business Angels’ın da katılımıyla $200 binlik bir tohum öncesi yatırımı aldık.
Ajans dönemindeki ilk takım arkadaşımız Mert Alican Bektaş ilk günden beri bizimleydi. İlk yatırımcımız ve super advisor’ımız Aykut Karaalioğlu ile tanıştıktan sonra ürün geliştirme sürecimiz başladı. Yine Boğaziçi İşletme Bölümü’nden yakın arkadaşımız Mert Aktaş’ın da kurucu takıma katılmasıyla birlikte büyümemizi hızlandırdık.
Yaptığınız işin Dünya’daki pazar büyüklüğü ve gidişatını nasıl görüyorsunuz?
Pazarın en büyük oyuncularından WalkMe’nin halka arz için hazırladığı S1 filing’inde gördüğümüz üzere toplam digital adoption pazar büyüklüğünün $40 milyara yakın olduğunu biliyoruz. Müşterilerimizin ciddi bir bölümü SaaS iş modeline sahip. SaaS’ın altın çağını da yaşadığımız için digital adoption pazarı önümüzdeki birkaç on yıl daha ciddi bir hızla büyümeye devam edecek gibi görünüyor.
Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben ümitsizliğin en büyük problemlerimizden biri olduğunu düşünüyorum. Pollyannacılık yapmanın gereği tabii ki yok ama özellikle içinde bulunduğumuz gibi dönemlerde kesinlikle daha da iyimser olmamız gerektiğine inanıyorum. Bu minvalde 2020’lerin 2010’dan, 2030’ların da 2020’lerden çok daha güzel ve verimli geçeceğine inanıyorum.
Oyun, finansal teknolojiler, teslimat ve pazar yerleri işlerinde inanılmaz başarılı onlarca şirketimiz var. Doğru ekip ve yeterli kaynak ile yapamayacağımız hiçbir iş olmadığını herkese gösterdik. Bu tür başarı hikayeleri bizim gibi ekosistemin yeni oyuncularını da çok heyecanlandırıyor, geleceğe daha ümitle bakmamızı mümkün kılıyor.
Son olarak Youthall Blog takipçilerine kariyer planlama, girişimcilik ve iş dünyası hakkında tavsiyeleriniz nelerdir?
Humanspire’in diğer blog postlarına göz attım. Hepinizin emeğine sağlık, bu soruyla ilgili harika pek çok cevap gördüm. Tekrara düşmemek adına bu cevabı olabildiğince kısa tutmak istiyorum.
Ben bir işi öğrenme ve o işte iyi olma sürecinde usta-çırak ilişkisinin çok önemli olduğuna inanan biriyim. Önceden o yolu birkaç defa gitmiş birilerinin sana, senin hikayeni bilerek ve ihtiyaçlarına yönelik olarak, öneri vermesi kadar kıymetli az şey olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle bu zorlu yolculukta, doğru ortaklardan sonra ilk bulunması gereken kişinin doğru mentor ya da super advisor olması gerektiğine inanıyorum. Konu hakkında elle tutulur hiçbir tecrübesi olmadığı halde bir sürü fikri olan kişilerden de uzak durulması da çok önemli.
Osman Koç’a bu samimi ve faydalı yanıtları için çok teşekkür ediyoruz. Humanspire for Startups ile yeni bir röportajda buluşmak dileğiyle, Youthall‘u takipte kalın!