Covid-19 Gölgesindeki Türkiye’de Akademik Dürüstlük

Covid-19 salgını, etkisini eğitim ve iş başta olmak üzere hayatın her alanında gösteriyor. Pek çok alışkanlığımız genellikle isteğimiz dışında yeniden şekilleniyor. Bu durumun etkileri kimi alanlarda çevrimiçi sistemlere tam adaptasyon ve hatta verim artışı demek olsa da Covid-19’un gölgesi, düştüğü her yeri serinletmişe benzemiyor. Maalesef salgın, eğitime inovasyondan ve adaptasyondan çok hala aşılamamış yeni sorunları getirdi. Farkında olmak gerekiyor ki Covid-19’un getirdiği sorunlar bugünle sınırlı değil. Eğitim kurumlarını ve geleceğin işverenlerini de aşılmaya muhtaç sorunlar bekliyor. Bu bağlamda değerlendirilmesi gereken akademik dürüstlük meselesi sadece öğrencinin içinde bulunduğu eğitim kurumunu alakadar eden bir olgu değil. Gelecekteki işverenini, yüksek lisans başvurusu yapacağı okulu dahi etkileyecek bir olgu olarak hayatımızdaki yerini yavaş yavaş almaya başlıyor

Salgın Süresince Akademik Dürüstlük İçin Alınan Önlemler

Salgın alışkın olduğumuz eğitim modelini hızlıca çevrimiçi metotlara adapte olmaya zorladı. Bu süreç kağıt üzerinde başarılı gözüküyor olsa da verilen eğitimin uygulandığı ve test edildiği yer olan sınavlar bu çevrimiçi metotlar arasında bir türlü kendine uygun yeri bulamadı. Okullar çeşitli önlemlerle akademik dürüstlüğü sağlama almaya çalışıyor, daha sade bir ifadeyle “kopyayı engellemek” amacı güdüyor. Akademik dürüstlük ilkelerine bağlı kalacağını beyan eden kağıtlar imzalatmak, ayna ve kamera kullanımıyla öğrencinin sınav esnasında gözetim altında tutmak, mikrofonları açık tutmaya zorlamak gibi pek çok önlem okullar tarafından benimseniyor. Salgının yol açtığı koşullara tarihte daha önce rastlanmadığı için pek çok anlaşmazlık ve tartışma ise hala mevcut. Öğrenciler tarafından beyan edilen, okulların kişisel hayatın gizliliğini ihlal ettiğine dair şikayetler genelde karşılık buluyor ve okullar önlemlerden geri adım atmaya zorlanıyor. Öğrenciler, medyada örneklerini gördüğümüz üzere okullarının önlemlerine meşru olduğuna itiraz edemeyeceğimiz kişi hakları çerçevesinde karşı çıkıyor ve bu önlemlerin bir kısmını uygulamaya koydurmuyor. Yani alınan önlemler bir düzeye kadar etkili olsa da akademik dürüstlüğü garanti altına almış gözükmüyor. Peki, bu önlemlerin esnetilmesi, bu önlemlere uyulmaması aslında ne anlama geliyor?

Akademik Dürüstlük Ne Kazandırır, Ne Kaybettirir?

Sınavlar, alınan eğitimin uygulaması anlamına geliyor ve pek çok bölümde test edilen şey sadece öğrencinin salt bilgisi değil. Analitik düşünme becerisi, zaman yönetimi, hatta yazılı ifade gücü de bu sınavlarla test ediliyor. Aslında iş hayatındaki gündelik problemlerde, uzun soluklu projelerde, hatta ekip çalışmalarında öğrencinin karşısına çıkacak pek çok şey sınav senaryolarında test edilmek isteniyor. Dolayısıyla sınavlar sadece salt bilginin kağıda aktarıldığı bir düzlem olarak değil, eğitimde edinilmesi amaçlanan diğer pek çok becerinin de test edildiği ve uygulandığı alan olarak karşımızda duruyor. Akademik dürüstlük, tüm bu becerileri öğrencinin hiçbir dış yardım almadan, başkalarının fikirlerini izinsiz kullanmadan, sadece kendi becerileri ve emeğiyle edindiğini gösteren bir güvence olarak bugüne kadar görevini yerine getirdi. Akademik dürüstlüğün tüm bu sayılan kazanımları, yokluğunda neleri kaybettirdiğini de özetliyor. Peki, bu kayıpların lisansüstü eğitimdeki ve iş hayatındaki karşılığı ne olacak? Gelecekte mülakatlarda karar verici konumda bulunacakları ve yeni mezunları ne bekliyor?

Yitirilen Güven Sonrasında Üniversite Sonrası Hayat

Covid öncesi hayatta saygın bir üniversiteden alınacak yüksek bir ortalama, yüksek lisans başvurusunun taşıyıcı sütunuydu. Ortalamalar ve alınan notlar elbette önemini yitirmiş değil fakat güvenilirlikleri eskisi kadar sağlam gözükmüyor. Üniversitelerin adaylardan referans mektubu istemesi, motivasyon mektubu istemesi gibi pek çok yöntem daha önce de yaygındı ve kullanılıyordu. Yine de birincil faktör genellikle not ortalaması oluyor, başvurunun bütün unsurları incelense dahi adayın not ortalaması, sunduğu referansların ve niyet mektubunun güvencesi olarak algılanıyordu. Covid-19 sonrası durumda ise okullar not ortalamasını birkaç kez düşünmek, gözden geçirmek zorunda. Adaylara düşense not ortalamaları yüksek dahi olsa çalışmak istedikleri alandaki ehliyetlerini başka bir şekilde de ispat etmek olacak gibi gözüküyor. Adaylar belki katıldıkları akademik çalışmaları belgeleyerek, belki çalışmak istedikleri alandaki profesyonel deneyimlerini göstererek, belki de mülakat esnasındaki performanslarıyla kağıt üzerinde gözüken her şeyin gerçek hayatta da bir karşılığı olduğunu ispat etmek durumunda kalacaklar. Sahip oldukları not ortalamasının hala bir güvence olduğunu anlattıklarıyla, fikirleriyle göstermek ve bu güvenilirliği yeniden kazanmak hala mümkün. Gereken tek şey öğrencilerin bu durumun farkına varması ve uygun adımları atması.

İş hayatındaki durum da akademiden çok farklı değil. İşverenler daha önce de adayları sadece not ortalamasına bakarak işe almasa dahi mezun oldukları kurumu ve burada edindikleri notları bir şeylerin göstergesi kabul edilebiliyordu. İşveren bu sayede bir takım formaliteleri atlayıp bir takım gerekliliklere de adayın zaten sahip olduğunu varsayabiliyordu. Daha sonrasında adayın mülakatlarda ve kurum içi sınavlarda gösterdiği performans da göz önüne alınıyor ve ortaya çıkan genel resimden adayın işe uygun olup olmadığı denetleniyordu. Mevcut tabloda adayların sadece üniversite ve not ortalamasını kendilerine güvence edinemeyeceklerini öngörmek pek de yanlış gözükmüyor. Adaylar, tıpkı akademide olduğu gibi işvereni sahip olduğu becerilere ikna etmek zorunda kalacak gibi duruyor. 

Sonuç olarak Covid-19’un akademik dürüstlük üzerinden açıklanan etkileri, yeni mezunların üniversite sonrası hayatında da soru işaretleri açmaya devam edecek gibi gözüküyor. Potansiyel yeni mezunlara hatırlatmak gerekiyor ki elbette bir şeyleri ispat etmek ve kendinizi kanıtlamak zorunda olan taraf sizler olsanız dahi karar verici konumda olan kişiler de metotlarını güncellemek, gerek adayları rahatlamak gerekse işe alım süreçlerini Covid-19’un gölgesindeki hayatlarımıza uygun hale getirmek üzerine bir sorumluluk taşıyorlar. Öğrencilerin ve değerlendirici konumda bulunanların karşılıklı anlayışı ve pandemi koşullarını göz önüne alarak gösterdikleri çabalar ile bu süreçlerin tekrar normale dönmesi ve güvenilirliğin sağlanması işten bile değil. 

İlginizi çekebilir: Ünlü İş İnsanlarından Gençlere Kariyer Tavsiyeleri!

Youthall’u takip et iş ve staj ilanlarını da kaçırma!

Bir yanıt yazın