Her yıl 14 Şubat’ta etraf kalplere bürünüyor; tüm dünya aşk, sevdiği kişileri ve şeyleri kutluyor! Kalbinizde ya da aklınızın bir köşesinde birileri olsun veya olmasın, kabul etmek gerekiyor ki insan Sevgililer Günü’nün büyüsünden istese de kaçamıyor. Sevgi ve aşk öyle güçlü hisler ki bunları kelimelere dökmek istediğimizde kelimeler kifayetsiz kalıyor, hatta bir noktada beynimiz bile hata verebiliyor!
Bu yazımızda, Sevgililer Günü’nde sevdiklerinizle izleyebileceğiniz, aşkı ve sevgiyi mümkün olduğunca en saf ve güçlü haliyle tanımlayan filmleri sizin için derledik. Baştan söyleyelim, liste kimileriniz için biraz eksik görünebilir, “Ya bu filmi niye eklememişler?” diye sorgulatabilir. Evet, haklısınız, bu listede aşka dair her filmi bulamayacaksınız çünkü bu, listenin oldukça uzun olması gerektiği anlamına gelirdi. Onun yerine bu listeye “Editörün Favorileri” demek belki de daha doğru olacaktır.
O zaman lafı daha fazla uzatmayalım ve hazırsanız başlayalım.
Notting Hill

Başrollerini romantik filmlerin vazgeçilmezleri Julia Roberts ve Hugh Grant’in paylaştığı 1999 yapımı Notting Hill, Londra’da bulunan aynı isimli ufak bir kasabada geçiyor. Bir gün ünlü bir oyuncu olan Anna Scott’ın yolu William Thacker’ın kitabevine düşüyor ve bu tesadüfi karşılaşmadan romantik bir hikaye doğuyor. Gelgelelim, farklı dünyaların insanları olan William ve Anna’yı pek çok zorluk bekliyor.
Yönetmen koltuğunda Roger Michell’in oturduğu, kadrosunda ise Rhys Ifans ve Emma Chambers gibi isimlerin de bulunduğu Notting Hill, sıcak ve samimi atmosferiyle 90’ların en sevilen romantik filmlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Eternal Sunshine of the Spotless Mind

Senaryosu Charlie Kaufman tarafından kaleme alınan 2004 yapımı Eternal Sunshine of the Spotless Mind, aşk ve bilim kurgunun kusursuz bir karışımı olarak karşımıza çıkıyor. Joel ve Celementine’ın ilişkileri sonrasında birbirlerini unutmak için hafıza sildirme işleminden geçmesini konu olan film, izleyicileri hafıza, aşk ve kayıplar üzerine derin bir yolculuğa çıkarıyor.
Başrollerinde Jim Carrey ve Kate Winslet’i izlediğimiz filmin kadrosunda Kirsten Dunst, Mark Ruffalo, Elijaf Wood ve Tom Wilkinson gibi isimler de yer alıyor. Yönetmenliğini Michel Gondry’nin üstlendiği Eternal Sunshine of the Spotless Mind’ın 2005’te En İyi Orijinal Senaryo Oscar’ını kazandığını da belirtelim.
In the Mood For Love

1960’ların Hong Kong’unda geçen 2000 yapımı In the Mood For Love, aynı apartmanda yaşayan Chow Mo-wan ve Su Li-zhen’in hikayesine tanıklık ediyor. Kendi evliliklerinde ihanete uğrayan ve tesadüfen yolları kesişen ikili, toplum baskısı ve kendi ahlaki sınırlarına rağmen aşktan kaçamaz.
Usta yönetmen Wong Kar-wai tarafından yönetilen, başrolünde ise Tony Leung ve Maggie Cheung’u izlediğimiz In the Mood for Love, göz alıcı sinematografisi, melankolik atmosferi ve bastırılmış duygular ile özlem hissini ele alış şekliyle bize tarihin en etkileyici aşk hikayelerinden birini sunuyor.
About Time

Richard Curtis yönetmenliğindeki 2013 yapımı About Time, bizi ailesindeki erkeklerin zamanda yolculuk yapabilme yeteneğine sahip olduğunu öğrenen Tim Lake’in hikayesine götürüyor. Yeteneğini aşık olduğu Mary’i elde etmek ve doğru kararlar almak için kullanan Tim, bu yolda bazı anların tekrarının mümkün olmadığını ve hayatı benzersiz yapan şeyin kusurlarda saklı olduğunu keşfeder.
Domhnall Gleeson, Rachel McAdams, Bill Nighy ve Lydia Wilson’lı kadrosuyla About Time; aşk aile ve yaşamın değeri hakkında sıcacık bir hikaye olarak karşımıza çıkıyor. Açıkçası, bu filmin size sunduğu asıl şeyin, ilk yarısında izlettiklerinden çok daha fazlası olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Before Üçlemesi

1995 yapımı Before Sunrise ile başlayıp 2004 yapımı Before Sunset ve 2013 yapımı Before Midnight ile sonlanan Before Üçlemesi, bir tren yolculuğu sırasında tanışan Jesse ve Céline’in yaklaşık 20 yıla yayılan hikayesini anlatıyor. Aşk ve sevginin ilk anlarından yıllar içindeki değişime yönelik gerçekçi bir yaklaşım sunan seri, her filminde bize bir ilişkinin farklı bir evresini izletiyor.
Richard Linklater’ın yönettiği seri; hayata, aşka ve kaderin gücüne ilişkin diyaloglara dayalı zarif anlatımıyla sinema severler arasında özel bir yere sahip. Serinin başrollerini ise Ethan Hawke ve Julie Delpy paylaşıyor.
Punch-Drunk Love

Başarılı yönetmen Paul Thomas Anderson’ın elinden çıkma 2002 yapımı Punch-Drunk Love, içine kapanık, duygusal ve biraz da dengesiz olan Barry Egan’ın iç dünyasıyla yüzleşmesine odaklanıyor. Ablaların baskısı altında, yalnızlık içinde karmakarışık bir hayat süren Barry’nin hayatı, aşk ve cesareti Lena isimli bir kadında bulmasıyla değişmeye başlar.
Başroldeki Adam Sandler’ın alışılmışın dışındaki performansı ve atmosferiyle Punch-Drunk Love, sıradışı bir romatizm üzerinden aşk, yalnızlık ve kendini bulma temaları etrafında şekilleniyor. Fimlde Sandler’a Emily Watson ve Philip Seymour Hoffman eşlik ediyor.
La La Land

2016 tarihli La La Land, caz müziğe tutkuyla bağlı Sebastian ile oyuncu olma hayali peşinde oradan oraya savrulan Mia’nın hikayesini dört mevsime yayarak anlatıyor. İkilinin aşkı; hayalleri, kariyerleri ve kişisel hedefleri arasında tıpkı dört mevsim gibi bulutlanıyor, güneş açıyor ve yaprak döküyor.
Aşkı gerçekçi bir pencereden resmeden La La Land, müzikal sevmeyenlerin kalbinde bile özel bir yer tutuyor. Yönetmen koltuğunda Damien Chazelle’in oturduğu filmin başrollerini ise Ryan Gosling ve Mia rolüyle ilk En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kapan Emma Stone paylaşıyor.
When Harry Met Sally

Romantik film denince akla ilk gelen filmlerden olan Rob Reiner yönetmenliğindeki When Harry Met Sally, üniversite mezuniyeti sonrası tesadüfen bir yolculuğa çıkan Harry ve Sally’nin dostlukla başlayıp zamanla romantik bir yola sapan (daha doğrusu sapmamaya çalışan) ilişkilerine odaklanıyor. Yıllar boyunca arkadaşlık sınırlarını geçmeye çekinen Harry ve Sally, tüm risk ve engellere rağmen günün sonunda aşkın her şeyden baskın geldiğini samimi bir şekilde gösteriyor.
Billy Crystal ve romantik komedinin prensesi Meg Ryan’a Carrie Fiesher ve Bruno Kirby’nin eşlik ettiği 1989 yapımı When Harry Met Sally, günümüzde bir klasik olarak kabul ediliyor.
Casablanca

Rick Blaine, İkinci Dünya Savaşı sırasında Casablanca’da bir gece kulübü işletmektedir. Halinden memnun gibi görünen Rick, Nazi karşıtı direniş lideri kocası Victor ile kaçmakta olan eski aşkı Ilsa ile yeniden karşılaşmasıyla kendisi zor bir ikilemin ortasında bulur.
1942 yapımı Casablanca için sadece romantik bir film demek yetersiz kalıyor, zira Casablanca, romantizmin ötesinde, tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak kabul görüyor. Humprey Bogart, Ingrid Bergman ve Claude Rains’in etkiletici performansıyla öne çıkan Casablanca’nın yönetmenliğini ise Michael Curtiz üstleniyor. En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo dalında Oscar kazanan film, tarihin en ünlü kapanış sözlerinden biri ile sonlanıyor.
How to Lose a Guy in Ten Days

Bir kadın dergisinde editörlük yapan Andie Anderson daha ciddi dünya meseleleri üzerine yazmak ister ancak bunun için önce yapması gereken bir şey vardır: Kendi deneyimleri üzerinden “Bir Erkekten 10 Günde Nasıl Kurtulursun?” isimli bir makale yazmak. Bunun için de ilk olarak karizmatik reklamcı Benjamin Barry’nin kalbini çalmalı, sonrasında da 10 günde ondan kurtulmalıdır. Tabii, işler pek de planlandığı gibi gitmez ve işin içine duyguların dahil olmasıyla Andie’nin dünyası tepetaklak olur.
Kate Hudson ve Matthew McConaughey’in başrolü paylaştığı 2003 yapımı How to Lose a Guy in Ten Days, romantin komedi janrasının favorileri arasında yer alıyor.
Yazıyı Bitirmeden Önce: Bunlara da Mutlaka Göz At!
Lost in Translation
The Notebook
Dirty Dancing
The Big Sick
Sleepless in Seattle
50 First Dates
Brokeback Mountain
Pretty Woman
You’ve Got Mail
Portrait of a Lady on Fire
10 Things I Hate About You
Past Lives
Pride and Prejudice
Roman Holiday
Cha Cha Real Smooth
The Worst Person In The World
Atonement
Titanic
İlginizi çekebilir: İlk Aşklar, Hayal Kırıklıkları, Büyüme Sancıları: Her Gencin İzlemesi Gereken Filmler