2024 yılına veda ederken, geride bıraktığımız 12 ayın ruhunu tek bir kelimeyle ifade etme fırsatı bulduk: “Mental Çöküş” Youthall olarak düzenlediğimiz ankette, katılımcıların %60’ı bu kelimeyi seçti ve bu aslında hepimizin yaşadığı ama dile getirmekte zorlandığı bir gerçeği yansıttı. Peki, neden 2024 yılı “Mental Çöküş” kelimesiyle özdeşleşti?
Bu yıl ekonomik belirsizlikler, artan iş yükü, sürekli çevrimiçi olmanın getirdiği baskılar ve sosyal hayatta yaşanan kopukluklarla zihinsel sağlığımıza ciddi bir yük bindirdi. Hibrit çalışma modelinin hayatımıza daha da yerleşmesi, iş ve özel yaşam arasındaki sınırları neredeyse tamamen ortadan kaldırdı. Günün hangi saatinde mola vereceğimizi, ne zaman tamamen işten uzaklaşabileceğimizi kestirmek zorlaştı. Üstüne üstlük, sürekli erişilebilir olma beklentisi, zihinsel tükenmişliği daha da artırdı.
“Mental çöküş,” sadece bireysel bir deneyim değil aynı zamanda toplumsal bir uyarı niteliğinde. Çalışanlar, öğrenciler ve profesyoneller, zihinsel sağlık konusundaki farkındalığın ve destek mekanizmalarının ne kadar önemli olduğunu her zamankinden daha fazla hissediyor. Bu durum, iş dünyası için de net bir mesaj içeriyor:
“Çalışan refahını artıracak politikalar ve zihinsel sağlık programları artık bir lüks değil, bir zorunluluk.”
Ancak her zorluğun içinde bir fırsat da gizlidir. 2024’ün bize gösterdiği bu gerçeklik, 2025 için güçlü bir çağrı olabilir. Zihinsel sağlığımıza daha fazla önem vermek, iş-yaşam dengemizi yeniden kurmak ve dayanışma içinde olmayı öğrenmek için bir fırsat. Belki de “Mental Çöküş,” bu yılın sadece bir tanımı değil aynı zamanda yeni bir başlangıç için güçlü bir hatırlatmadır.
2025’te zihinsel refahımızı önceliklendirdiğimiz, kendimize daha nazik davrandığımız bir yıl dileğiyle…